Fatih ne kadar muhafazakâr?

İşvecan Nur Özeniozen@medyakronik.com İstanbul’u fetheden Osmanlı sultanının lakabını taşıyan Fatih, Türk döneminin sur içindeki en eski ve simge haline gelmiş semtlerinden biri. Yüzyıllar boyunca şehrin merkezi olan Fatih, son 50 yılda sosyo-ekonomik ve kültürel değişimlerle merkez olma özelliğini yitirdi. Ve artık günümüzde İstanbul’un en muhafazakâr semtlerinden biri olarak biliniyor. Özellikle de Çarşamba Mahallesi… 10 yıldır … Devamını oku

Santralistanbul: Bir yeniden doğuş hikâyesi


Kurgu: Ertan Önsel

Evlerin mum ve yağ kandilleriyle, caddelerin fenerlerle aydınlatıldığı bir İstanbul’u 21. yüzyılda hayal etmek oldukça güç. Fakat 1914 öncesi, yani elektriksiz İstanbul’da, havanın kararmasıyla sosyal yaşam sona eriyordu. Dahası, dışarı fenersiz çıkanlar şüpheli görüldüğünden karakola götürülüyordu. Bireysel ulaşım at ve öküz arabalarıyla, toplu taşıma ise atlı tramvaylarla gerçekleşiyordu. Avrupa şehirlerinin 1889’da tanıştığı elektrik, İstanbul’a gecikmeli olarak, Sultan II. Abdülhamit tarafından 1914’te getirildi. Şehir içinde elektrikle çalışan tramvaylar sayesinde ulaşımda büyük kolaylıklar sağlandı, evlerde elektrikli ev aletleri kullanıldı, ampulle aydınlanıldı ve daha da önemlisi, günlük sosyal yaşam süresi uzadı. 69 sene Avrupa yakasında birçok ilçeyi aydınlatan Silahtarağa Elektrik Santrali’nde 1983’ten sonra üretime son verildi.

Santral, 1991’de İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ile tescillendi, ama İstanbullular tarafından unutuldu. 2004’te İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin keşfettiği eski Silahtarağa Elektrik Santrali, şimdiki adıyla Santralistanbul, kültür – sanat ve eğitim alanında faaliyet gösteriyor. Fakat Santralistanbul’un ilk haliyle şimdiki hali arasında çok büyük farklar var. Yıkılmak üzere olan binalar güçlendirildi, ek binalar eklendi, kısaca arazi boydan boya yeniden yaratıldı. Silahtarağa Elektrik Santrali’nde bulunan eski kazan daireleri bugün, kütüphane, Çağdaş Sanat Müzesi ve Enerji Müzesi olarak kullanılıyor. Elektrik santrali zamanında kullanılan personel lokali, So Cafe, müdür lojmanı, Le Sanrale ve atölye binası da Otto isimli cafe ve restoranlara dönüştürüldü. Santralde çalışan işçiler için yapılmış lojman, restore edilerek rezidans haline getirildi. Tescilsiz konaklama üniteleri ise yıkılarak yerine eğitim binaları inşa edildi. Santralistanbul, isimli sergi, atölye ve eğitim çalışmalarıyla sanatseverlerin de ilgisini çeken bir kültür merkezi halini aldı.

Çiçekler arasındaki harabe

C. Akın Barlas
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin mimarlarından, Santralistanbul projesinin yöneticisi C. Akın Barlas, santralde geçen 3 yılını, yoğun ve uykusuz restorasyon çalışmalarını anlatıyor.

“2004 Haziranının ilk günlerinde sahaya ilk geldiğimde, terkedilmiş ve birbirinin üzerine yaslanarak ayakta durmaya çalışan endüstriyel yapıların hüzünlü görüntüsünden çok etkilenmiştim… Haliç yönünden sahaya girişte, numarası 1 olan yapının (14.1) hemen önündeki oya ağacının orta yola uzanan erguvan renkli çiçekleri arasından gördüğüm bu manzarayı hiç unutmuyorum. Daha iç kısımlara doğru ilerledikçe, bir yandan o ilkyaz sabahının pusu dağılırken, diğer yandan bir başka acımasız gerçekle karşılaştım: Yaklaşık 70 yıl hizmet vermiş, açılışından başlayarak İstanbul’un sosyal ve ekonomik yapısını doğrudan etkilemiş bu görkemli tesis, çürümeye ve adeta yok olmaya terk edilmişti.

Sonraki günlerde, biraz daha ayrıntılı bakıldığında, doğanın tahribatından çok, biz insanların bilinçsiz yaklaşım ve kararlarının bu yokoluş sürecindeki payını görebilmek mümkün olmuştu. Sökülen koca yapıların ve havai monoray sistemlerinin, dahası hatıra toplama ya da satma amaçlı koparılan, çıkarılan ve kırılan parçaların izleri akıl almaz ölçekteydi. Neredeyse sahanın tümünü kaplayan granit küp taşların üzeri yaklaşık 40 cm kalınlıktaki bitkisel toprak örtüsüyle kaplatılmıştı. O ana kadar saat gibi çalışmakta olan açık alanların genel drenaj sistemi çalışmaz duruma getirilmişti. Haliç ve çevre akarsuların temizlenmesine yönelik olarak İstanbul ölçeğinde planlanan atıksu kolektör sistemi dev borularından birinin orta yol altından geçirilmesi sonrasında oluşan taşkınlar, çelik yapıların paslanma sürecini hızlandırmıştı. O günlerde, endüstriyel yapıların dev çelik putrellerine yumrukla bastırıldığında, hamur gibi dağıldığını gözlerimle görmüştüm.

Oysa, Silahtarağa Elektrik Santralı, yıllar boyu cefakârca hizmet vermiş; dahası, tüm İstanbul’un sosyal, endüstriyel, ekonomik ve teknolojik yapısını etkilemiş, değiştirmiş ve dönüştürmüştü.

2004’te, henüz sahada hiçbir görevlinin bulunmadığı o ilk günlerde, çalışabileceğim bir oda bile yoktu. Arabanın bagaj kapağı üzerinde, dizüstü bilgisayarla notlar tutuyor ve fotoğraflar çekiyordum. Daha sonraki günlerde, getirdiğim çilingire açtırdığım eski giriş kapısının iç yanında yer alan camlı güvenlik kulübesi ilk şantiye ünitesi olmuştu.

Çevreyi şöyle anlatmak mümkündü: İlgili idare tarafından bir anlamda unutulmuş 51 ailenin yaşadığı lojmanlar, bunların sebze yetiştirdiği gelişigüzel bahçeler, onların atıklarıyla yaşamlarını sürdüren 40 – 50 kadar köpek, endüstriyel yapıların yaklaşık 3 – 4 metre derinlikteki bodrum çukurlarında, kolektörün taşmasıyla oluşmuş terassubatla dolu sulardaki dev boyutlu ‘cerdun fareleri’ ve ben…

İnşaat sürecinde karşılaşılan en büyük sorunlardan biri, Haliç çevresinin zemin yapısından kaynaklanan olumsuzluklara ek olarak, deprem faktörünün hiç ele alınmamış olmasından dolayı, mevcut yapıların kendi strüktürel sistemlerine ilişkin eksikliklerdi. Bu durum, yürürlükteki Deprem Yönetmeliği’nin dayattığı kriterler nedeniyle, inşaat süresinin uzamasına ve özellikle de öngörülmüş bütçe giderlerinin artmasına yol açtı. Kamuya açık bir tesis olarak işlevini sürdürecek olan ve bünyesinde eğitim yapılarını da barındıran Santralistanbul projesinin tasarım aşamasında, statik ve betonarme projeleriyle güçlendirme projelerinde, Deprem Yönetmeliği FEMA versiyonu ve ‘immediate occupancy (deprem sırasında yapıda bulunanların kaçmasının gerekmemesi)’ kriterleri uygulandı.

Şu aşamada, inşaatların sürdüğü günlere kimi zaman dönerek düşündüğümde, hâlâ gözümün önünden gitmeyen en belirgin husus şu: Günde ortalama 15 – 20 kadar sorunla karşılaşılıp, bunların yüzde 80’ini çözebildiğimizde, nispeten 5 – 6 saat uyuyabilip, diğer durumda kan ter içinde sabahı zor bulduğumuz günleri anımsıyorum. Tabii böyle bir konu, Santralistanbul projesinin yalnızca sınırlı bir bölümünü oluşturan inşaat sürecine ilişkin küçük bir anı; oysa, proje genelinde Bilgi üst yönetiminin, işin kurgulanması, yasal prosedürlerinin yürütülmesi, kaynak sağlanması, nakit akışı, genel ve yerel yönetimlerle ilişkiler, tesisin açılıştan sonra yaşatılması için senaryolar oluşturulması, sponsor ve stratejik ortak sağlanması, vb. türü binlerce uğraşının yanında yalnızca devede kulak…

Bugün itibarıyla bakıldığında, bütçe kısıtları nedeniyle, açılış öncesi programdan çıkartılmış olan Kütüphane yapılarının ince inşaat ve dekorasyon işleri, 10.0 numaralı yapıyı güçlendirme ve ince inşaat işleri, Uluslararası Sanatçı Atölyeleri ve Çok Amaçlı Salon inşaat işleri ile Haliç yanındaki alanda düşünülen Etkinlik Çadırı, Çim Amfi ve Otopark ve Açık Etkinlik Alanı uygulamaları kalmış durumda.

Tamamlanmış ve yapılmamış inşaatlarıyla birlikte Santralistanbul; Cumhuriyet tarihinde, Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan (Anıtlar Kurulu’ndan) geçirilerek onay almış en büyük ölçekli projedir.

‘Parti kapatma yaptırımını, aşırı ölçüde uygulayan başka bir örnek yok’

Alper Görmüşagormus@medyakronik.com Demokrasiyle parti kapatma arasında nasıl bir ilişki var? Demokratik düzenlerin, parti kapatma yasağına yer vermesi şart mıdır Demokrasi ile siyasi partilerin kapatılması yasağı arasında, doğrudan doğruya ilişki kurmak mümkün değildir. Demokrasinin ampirik örnekleri arasında, parti yasağına yer vermeyen ülkeler mevcuttur. İngiltere, Hollanda ve İskandinav ülkelerinde parti yasağı olmadığı halde, bunların hepsi güçlü demokrasiler … Devamını oku

Danıştay, Kaz Dağları’ndan yana

Simge Sunguroğlu Ormanlık alanda sondaj yapabilmek için Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan izin almak zorunluluğu, Maden Yasası’nın Aralık 2004’te değişmesiyle birlikte kaldırılmış ve bu durum pek çok şirketin Kaz Dağları’na ilgisini arttırmıştı. Aralık 2007’ye gelindiğinde yerli ve yabancı 11 firma, dağ silsilesinin eteklerinde, toplam 37 noktada sondaj yapıyordu. Enerji Bakanı Hilmi Güler, sondaj çalışmaları için “Bir … Devamını oku

Çalışanlar hâlâ SSGSS’ye karşı…

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipler Birliği (TTB), Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) çağrısıyla çalışanlar bugün (1 Nisan) yarım gün iş bırakarak alanlarda, TBMM’de görüşülen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasa tasarısının geri çekilmesini talep ettiler. Türkiye’nin her yerinde eş … Devamını oku

“Korku tacirlerine fırsat vermeyeceğiz”

Medyakronik/AA Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) kapatılması ile ilgili iddianameyi kabul etmesine ilişkin yaptığı ilk değerlendirmede, seçmenine sağduyu çağrısı yaparak provokasyonlara fırsat verilmemesini istedi. Anayasa Mahkemesi’nin dün (31 Mart 2008) verdiği karardan sonra suskun kalan Başbakan Erdoğan, bugün partisinin TBMM grup toplantısındaki konuşmasında konuyu değerlendirdi. Mahkeme sürecinin kendi mecrasında … Devamını oku

AKP’nin önündeki 3 yol

Medyakronik Anayasa Mahkemesi’nin, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın hazırladığı AKP hakkındaki kapatma davası iddianamesini kabul etmesi kararıyla dava süreci başlarken hükümet partisinin nasıl bir yol izleyeceği ise merakla bekleniyor. Gazetelere yansıyan haberlere bakılırsa AKP’nin önünde 3 seçenek bulunuyor. Parti kapatmayı zorlaştıran Anayasa değişikliği, referandum ya da davada savunmayı yapıp sonucu beklemek. Seçeneklerden ilki olan parti … Devamını oku

Eleştirilerin odağında Erdoğan var

Medyakronik/AA MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup konuşmasında AKP’ye açılan kapatma davası sonrası yaşanan gelişmelere değindi. Bahçeli yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin sancılı bir haftayı geride bıraktığını belirterek, “Anayasa Mahkemesinin kararıyla dava süreci başladı. Kapatma davasının siyasi sonuçlarının daha fazla hissedileceği ve AKP’nin hükümet ve Meclis düzeyindeki bütün tasarruflarının tartışmaya açılacağı ve sorgulanacağı çok nazik bir … Devamını oku

Medyada “kapatma” haberleri

Medyakronik Hürriyet : “Oybirliğiyle”Gazete, haberi “Oy Birliğiyle” manşetiyle duyurdu. Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamını kürsüde gösteren bir fotoğraf kullanan gazete, “Anayasa Mahkemesi, AKP’nin kapatılması iddianamesini oybirliğiyle, Cumhurbaşkanı Gül’le ilgili bölümü ise 4’e 7 oyçokluğuyla kabul etti” ifadelerini kullandı. Milliyet : “İşte AKP’nin önündeki 3 yol”Milliyet Gazetesi, haberi, “İşte AKP’nin Önündeki 3 Yol” manşetiyle duyurdu. Gazete, Cumhurbaşkanı … Devamını oku

ABD yüzde 47’yi hatırlattı

Medyakronik/AA ABD Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlenen günlük olağan basın toplantısında konuyla ilgili soruları yanıtlayan Tom Casey, “Herşeyden önce bildiğiniz gibi biz, Türkiye’nin bağlı olduğu demokratik değerlere ve laik ilkelere büyük önem veriyoruz ve bu da bizim ilişkimiz ve müttefikliğimiz için temeldir” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin davayı kabul ettiğini ancak bunun uzun bir süreç olacağını bildiklerini belirten Casey, … Devamını oku