Restorasyon, tarihi yeniden yazıyor




Sendy Leon

sleon@medyakronik.com

Son yıllarda tarihi mekânlar, müzeler ve tarihi eserler günümüz toplumunun geçmişini yeniden keşfetme macerasının (da ) bir parçası olarak ziyaretçi akınına uğruyor. Tarihi eserler toplumsal hafızayı ayakta tutan özellikleri nedeniyle büyük önem taşıyorlar. İnsanlar tarih kitaplarından okuduklarının karşılığını görmek, belki de geçmişle biraz daha haşır neşir olmak için tarihi önemi olan mekânlara ilgi gösteriyorlar. En çok ilgi gören mekânlar arasında ise tarihe mal olmuş isimlerin kabirleri ya da müzeleştirilmiş evleri geliyor. Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’teki evi de bunlardan biri.
Mustafa Kemal’in doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği, 1912’de I. Balkan Savaşı’nın ardından Yunanlı bir ailenin yaşadığı fakat daha sonra Atatürk’e armağan edilen ev, Aghiou Dimitriou (Aya Dimitriya) ve Apostolou Pavlou (Apostolu Pavlu) caddelerinin kesiştiği noktada bulunuyor. 10 Kasım 1953’te müzeleştirilen evin içindeki pek çok eşya Dolmabahçe ve Topkapı saraylarından getirtilmiş. Her yıl Türkiye’den ve dünyadan binlerce ziyaretçi ağırlayan ev, her ne kadar “1981’deki haliyle korunuyor” denilse de ziyaret edildikten sonra kafalarda çelişki uyandırıyor.
2007 yılı içinde evi ziyaret edenler öncelikle evin broşürdeki fotoğraflarıyla kendi gördükleri hali arasındaki farka dikkat çekiyorlar. Yanı sıra evi üç ay arayla gören ziyaretçilerin tanıklıkları arasında da fark var. Ziyaretçilerin pek çoğu “Atatürk’ün evi olduğunu bilmesek eski tarz eşyalarla döşenmiş yepyeni bir villa diyeceğiz” yorumunda bulunuyorlar. Bu da tarihi eserlerin restorasyonuna ilişkin tartışmaları akla getiriyor. Halbuki bazı kırık dökük ve eskimiş parçalar değiştirilmeden bırakılsa belki de ziyaretçilere daha fazla yaşanmışlık ve tarihe tanıklık fırsatı tanınmış olacak.