Osmanlı’nın feministleri




Bugün Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74. yıl dönümü. Aradan geçen yıllar boyunca kadının hak mücadelesi siyasal, kültürel, sosyal alanlarda devam etti. Feminist mücadelede yer alan kadınların sokaklara inmesi ya da taleplerini daha gür bir sesle dile getirmesine ilişkin örneklerle son yıllarda daha sık karşılaşsak da, bu topraklardaki kadın mücadelesinin kökeni Osmanlı dönemine kadar iniyor. Osmanlı modernleşmesinin başlangıcı kabul edilen 1839 ikinci Tanzimat dönemiyle birlikte kadın hareketindeki aktif mücadelede başladı. Bu dönemde kadınlar, gösterdikleri çabalar sonunda özellikle eğitim alanında bir takım haklara kavuştu. Böylece çeşitli öğretmen okulları, rüştiyeler (lise) ve ebelik mesleğini öğreten kimi kurumlar açıldı. Eğitimin içinde yer almalarıyla beraber gelişen bilinçlenmeyle de çeşitli sorgulamalara girişen kadınlar 1869 yılında, dönemin feminist hareketinin ilk yayını olarak bilinen Terakki-i Muhaderat isimli kadın dergisini çıkardı. Derginin yayımlanmasıyla birlikte başlayan kadınların erkeklere karşı verdiği var olma mücadelesi ve eşit birey olarak tanınma talepleri de ciddi atılımlara yol açtı. “Osmanlı Kadın Hareketi” adlı kitabın yazarı İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Doçent Doktor Serpil Çakır da, geçen hafta (29-20 Kasım 2008) Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Enstitüsü tarafından düzenlenen Toplumsal Cinsiyet Konferansı’nda konuyla ilgili yaptığı konuşmada bu mücadeleden örnekler verdi.

Önce yayın sonra dernek

Çakır, kadınların varolma çabalarının Tanzimat’tan sonra hızlandığını özellikle dergiler, dernekler aracılığıyla seslerini duyurmak istediğini belirterek Cumhuriyetin ilan edildiği döneme kadar kadın dergi ve gazetelerinin sayısının 40’ı bulduğunu söyledi. Hanımlara Mahsus Gazete, Şüküfezar, Demet, Mehasin, Kadın, Kadınlar Dünyası gibi kadın dergileri çıkarıldığını anlatan Çakır, “Bu dergiler kadınlara kendilerini birey olarak ifade etme, sorunlarını dillendirme ortamını sağladı. Her kesimden kadınların yazma ürkekliğini, çekimserliğini gidermede, taleplerini iletmede ve sesini duyurmada önemli işlev gördü. 1910’larda bu gayretler sonuç verdi ve kadın hareketi kurumsallaşmaya başladı. Aynı tarihsel süreç içerisinde 30’a yakın kadın derneği de kuruldu. Dernekler vasıtasıyla, bireysel talepler örgütlü birliklere dönüştürüldü, sorunların çözümü için ortaya konulan öneriler uygulamaya geçirildi” diye konuştu.

Osmanlı’nın feministleri

Tarihin tozlu sayfalarında yerini alan Osmanlı dönemi kadınlarının yürüttüğü mücadele günümüz kadınına da dik durma gücü verdi. Peki Türkiye’de kadın hareketinin temellerini atan, o döneme adlarını kazıyan, feminist kimliği taşımaktan gurur duyan bu kadınlar kimdi? Fatma Nesibe, Ulviye Mevlan (Civelek), Mükerrem Belkıs, Belkıs Şevket, Halide Edip Adıvar tarafından başlatılıp sürdürülen Osmanlı feminist hareketinin önderleri çarşafın akıl ve sağduyuya engel olduğunu düşünen, kadını kılık kıyafetiyle yargılamaya yatkın günümüz bakışına meydan okurcasına hala dimdik karşımızda.

Kadın toplantılarının öncüsü

Fatma Nesibe 1911 yılında “Dünyanın her köşesine dikkat edin, bir devrimin eşiğindeyiz. Emin olun bu devrim erkeklerinki gibi kanlı ve vahşi olmayacak” dediğinde de bugüne işaret eden bir hareketin sinyallerini veriyordu. Osmanlı’da çok sayıda düzenlenen kadın toplantılarından “Beyaz Konferanslar”ın konuşmacısı olarak bilinen Fatma Nesibe dönemin en sıkı feministlerindendi. Geniş bir sosyoloji ve tarih bilgisine sahip, 30’lu yaşlarındaki Fatma Nesibe, en az 300 katılımcıyla gerçekleşen bu konferanslarda kadın hakları, erkek egemen toplumun baskılarında ezilen kadının konumu ile ilgili konuşmalar yaptı.

Yayıncı, örgütlenmeci, aktivist

Günümüz tabiriyle dönemin tanınan aktivist feministlerinden Ulviye Mevlan (Civelek), Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nivsan Cemiyeti’ni (Osmanlı Kadın Hakları Savunma Derneği) kurdu. Osmanlı’nın en bilinen kadın dergilerinden Kadın Dergisi’ni çıkardı. 9 yıl boyunca maddi manevi tüm zorluklara rağmen derginin yayınlanması için çaba harcadı. Kadın sorunları üzerine eğilen ve bu konularda çözüm arayan Ulviye Mevlan, Kadın Dergisi’nde “Muhitimizin erkekleri, kadınları ‘kadın’ değil, dişi bir mahluk olarak tanıyor ve bu zavallı mahluk ailede olduğu gibi erkeklerle bulunmaya mecbur oldukları yerde, trende, vapurda, tramvayda, tiyatroda, lokantalarda, ticaret ve sanayi gibi umumi müessesatda (kurumda), velhasıl her yerde tahkir (aşağılama) ve tezyifden (küçümsenmekten) kurtulamıyorlar” yazarak dönemin bakışını günümüze taşıdı. Kadınların üretici değil tüketici olduğundan yakındı ve buna çözüm aradı. Tüm vaktini kadının toplumdaki konumunu iyileştirmeye adadı.

Militarist feminist!

Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti üyesi olan ingilizce ve tarih öğretmeni Belkıs Şevket, uçağa ilk binen müslüman kadın olarak tarihe geçti. Feminist olmasına karşın militarist düşüncede olan Belkıs Şevket, kadın erkek eşitsizliğinin kaynağı olarak kadınların askere gidemiyor olmasını gösteriyordu. Belkıs Şevket, orduya yeni uçak ve gemi alımı için kampanya düzenleyerek bu alanda da kadınların var olabileceğini kanıtlamak istedi. Ordunun ihtiyaçlarının giderilmesi için halka çağrı yapan bildirileri Şişli, Üsküdar ve Kadıköy’de gökyüzünden atarak dağıttı. Şevket’in yürüttüğü mücadeleyle ulus-devlet inşası sürecinde oluşturulan ideoloji çerçevesinde kadınlar kendilerini ulusa hizmet etmeye adadı.

Çarşaf ve peçeye karşı mücadele

Mükerrem Belkıs ise, kadınları devrime davet eden bir diğer Osmanlı feministi. Kadın Dergisi yazarlarından olan Mükerrem Belkıs, kadın sorunları konusunda verdiği güçlü mücadele ile tanınıyordu. Dergide ev adresini yazarak sorun yaşayan kadınlara her an destek vermeye hazır olduğunu belirten Mükerrem Belkıs kadınların peçe takmaya zorlanmalarını bir yazısında şöyle eleştirdi: “Peçe bizi daha çok bozmadan, biz onu bozalım, yırtalım, çiğneyelim. Menfaatlerimizi kıran, duygularımıza aykırı, bizde masumiyet bırakmayan ve hiçbir yararı olmayan o peçeyi, yüzümüze örttüğümüz siyah örtüyü kaldıralım, yırtalım. Artık bu gerçeği anlamak zamanı gelmiştir. Cansız kansız olmayalım… Onu yırtacak kadar da ellerimizde güç yok mu? Yoksa yazık! Yazık!…”

Osmanlı’dan Cumhuriyete

Cumhuriyet’in “asi” kadın yazarı Halide Edip Adıvar, modernleşme sürecinde kadının bağımsızlığı üzerine yazdıklarıyla, feminist hareketin önde gelen figürlerinden oldu. Adıvar, 1908’de kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi için çalışan Teâli-i Nisvan Cemiyeti’ni (Kadınların Durumunu Yükseltme Derneği) kurdu. Halide Edip Adıvar “Her yerde kadınların uyanıp, ilerlemeleri başka hareketler gibi yavaş ve zincirleme bir hareket olmuştur. Bugün bu saat ben size böyle hitap ederken, siz beni dinlerken şüphesiz biz de tarih yapıyoruz, demektir. Bu tarihçeyi torunlarımız bir konferans dolduracak kadar uzun ve iftiharla yaptıkları zaman bizim aciz fakat hüsn-i niyet (iyi niyet) ve samimiyetle dolu bin müşkülatla elde edilen mücadelemizden de bahsedeceklerdir” derken yaptıkları işin öneminin farkındaydı.