Hiroşima’ya adım adım

1944 Eylül sonunda 1500 kadar asker Utah çölünde ıssız bir hava üssünde toplandı. Bunlar, Albay Paul Tibbets’in komutasında yeni oluşturulan 509. Karma Grup’un üyeleriydi. Bu grubun işi yapılacak olan atom bombasını emniyetle ve layıkıyla seçilmiş hedefe atmaktı. Bu görevin kod adı da Operation Silver Plate idi (Gümüş Tabak Harekâtı). Bombayı atma işi Karma Grup’un bir kolu olan 393. Bombardıman Filosu’na verilmişti. Çoğu Albay Tibbets’in arkadaşı olan iyi eğitimli ve tecrübeli pilotlar biraraya getirilmişti ve hiç alışık olmadıkları bir bombalama için yoğun bir eğitime tâbi tutuldular. 14 tane B-29 bombardıman uçağına, namıdiğer “uçankale”ye sahiptiler. Uçaklar üsse varır varmaz hafifletilmek için silah donanımının çoğu söküldü. Atacakları bombayı bilimadamları henüz yapmaya çalışıyordu ama aşırı ağır olacağını biliyorlardı. Ayrıca, uçaklar güvenlik sebebiyle 10 bin metre yükseklikte uçacaktı.

Albay Tibbets’in komutasındaki pilotlar bir büyük maket bombayla havalanıyor, 10 bin metrenin üzerine çıkıyor ve çölde beyaza boyanmış bir daireye bombayı atmaya çalışıyor, sonra da 30 saniye içinde keskin bir dönüş yapıyor ve 155 derecelik bir açıyla sapıyordu. Bu, şok dalgasının uçağı düşürmemesi içindi.

6 Mayıs 1945’te, 509. Karma Grup’a katılan 800 teknisyen, Tinian Adası’nda yeni inşa edilen hava üssüne gitmek üzere Cape Victoria ile denize açıldı. Bombardıman ekibinin test uçuşları tamamlanmıştı, bombayı taşıyacak uçak hazırdı ve bir iletişim ağı da kurulmuştu.

8 Mayısta 509. Karma Grup’tan öncü bir bölüm hava yoluyla Tinian’a geldi. 29 Mayıs’ta Karma Grup’un 800 elemanı Cape Victoria ile Tinian’a ulaştı. Grubun bilimadamlarını ve teknisyenleri de kapsayan iki bin kişilik mevcudunun hemen hemen yarısı Tinian’a yerleşmiş oldu. Ekip varır varmaz üsteki diğer savaş birimlerinden ayrıldı ve en sıkı gizlilik tedbirleri alındı.

12 Haziranda, kuyruklarında hedefi delen bir ok işareti bulunan 15 B-29 Tinian Adası’na indi.

3 Temmuzda,
Washington’dan Pasifik’teki komutanlara dört şehri bombalamama emri geldi: Kyoto, Hiroşima, Kokura, Niigata. Kumandanlara sebebi söylenmedi, ama büyük bomba için seçilen hedefler olduğu açıktı.

Temmuz ortalarına doğru, yedi kamyon dolusu askerle korunan siyah bir kamyon Albuquerque’ye gitmek üzere Los Alamos’tan hareket etti. Kamyona 15 feet uzunluğunda ahşap bir kutu 18 feet yarıçapında kurşun bir silindir yerleştirilmişti. Bu nesnelerin nihai hedefi Hiroşima olacaktı, ama o anda bunu kimse bilmiyordu. Bu nesneler Albuquerque’den San Francisco’ya uçacak, oradan Hunter’s Point’teki deniz üssüne nakledilecek, oradan da Tinian Adası’na gönderilmek üzere Indianapolis kruvazörüne yüklenecekti. Tinian’da Albay Tibbets ve onun 509. Karma Grup’u bekliyordu.

16 Temmuzda Trinity testi büyük başarıyla sonuçlandı. (Potsdam yakınlarındaki Babelsberg’de, “Küçük Beyaz Saray”da bulunan Truman’a bildirildi.) Trinity testinin Hiroşima ile pek ilgisi yoktu aslında. Sadece bombanın patlayacağı, dolayısıyla atılacağı yüksekliğin tayin edilmesinde yardımcı oldu. Kod adı “Ufaklık” olan uranyum bombasının görevini yerine getireceğinden emindi bilimadamları. Ama sadece bir bomba vardı ve ABD’nin uranyumu neredeyse tükenmek üzereydi. İkinci bir bombaya daha ihtiyaç vardı, “Şişko”ya; yani plutonyum bombasına. 16 Temmuzda bu bombanın da yeteri kadar öldürücü olduğunu kanıtlamış, garantilemiş oldular. Test, implosion’un bombayı patlatmak için en etkili yol olduğunu onayladı. Hiroşima plancıları için hayati derecede önemli bir şeyi de ortaya çıkardı. Trinity bombası müthiş miktarda radyasyon ortaya çıkarmıştı ve bu patlamayı bir radyoaktif toz perdesiyle sarıyordu. Radyoaktivite tersine yumuşatıcı bir etki yaratmıştı ve patlamanın şiddetini büyük ölçüde azaltmıştı. Bomba 100 metrenin ne kadar üzerinde patlatılırsa radyoaktivite o kadar azalacak ve patlama gücü de o kadar artacaktı. Ordu, Japonları radyasyondan ziyade patlamayla öldürmek istediğine göre bomba optimum yükseklikte patlatılmalıydı.

20 Temmuzda
, Japon ordusu Merkezi İletişim Araştırma Departmanı’ndan Teğmen Masataka Hakata, Japon toprakları üzerinde uçan B-29’larda tuhaf bir şey olduğunu farketti. Bazı uçaklar 600’lü numaralar taşıyordu. Araştırma Departmanı, 400’lü numara taşıyan uçakların Saipan Adası’ndaki üsten, 500’lü numaraların Guam’dan, 700’lü numaraların Tinian’dan kalktığını biliyordu. Peki bu 600’lüler nereden geliyordu? Bir ilginç şey de bu uçakların sinyallerinde geleneksel iki rakam yerine tek rakam kullanmalarıydı. Departman görevlileri tek rakamlı uçakların alışılmadık manevralar yaptıklarını gözledi. Bazen tek, ama genellikle üç uçak bir arada uçuyordu. Her uçuşta sadece bir turuncu bomba atıyorlardı. Sonra dönüyor ve hızla yana yatıp uzaklaşıyorlardı. Bu uçuşlar, ABD bakımından iki şeye hizmet ediyordu: ekibi düşman arazisine ve havasına alıştırmak ve Japonları bu acayip sortilere alıştırmak. Araştırma Departmanı, uçakların özel bir görevi olduğunu anlamıştı, ama bu görevin ne kadar feci sonuçlara yol açacağını asla tahmin edemezlerdi.

22 Temmuzda, Potsdam Konferansı sırasında Başkan Truman ve Başbakan Churchil, atom bombasının herhangi bir uyarıda bulunmaksızın bir an önce Japonya’ya atılmasında anlaştı.

25 Temmuzda,
Potsdam’dan Washington’a Savaş Bakanı Stimson ile Genelkurmay Başkanı General Marshall’ın onayı geldi. Bombayı atma emri artık resmileşmişti.

26 Temmuzda fizyonu sağlayacak materyaller Indianapolis kruvazörüyle Tinian’a vardı. Aynı gün öğleden sonra bombanın son parçaları Santa Fe’ye uçtu ve sonra kamyonla 509. Karma Grup’tan üç B-29’un beklemekte olduğu Albuquerque’ye nakledildi.

Yine 26 Temmuzda, Amerikalılar, Japonya’nın en büyük 12 şehrine onbinlerce broşür yağdırdı. Potsdam bildirisini açıklıyorlar ve Müttefik kuvvetlerin Japon halkını düşman olarak görmediğini, onu savaşın içine atan orduya düşman olduklarını anlatıyorlardı. Müttefiklerin önerdiği teslimiyetin halkı ordunun boyunduruğundan kurtaracağını, yeni ve daha iyi bir Japonya yaratma fırsatı yaratacağını söylüyorlardı. Ülke derhal teslim olmayı kabul etmezse bombardımanın süreceğini de söylüyorlardı. Kâğıdın arka tarafında bir “Uçankale” B-29 fotoğrafı ve yerlebir edilecek şehirlerin listesi vardı. Bu liste de Hiroşima, Nagazaki, Kokura ve Niigata yoktu.

27 Temmuzda
ilkokul üçüncü sınıfın üstündeki 25 bin kadar çocuk Hiroşima’dan çıkarıldı.

28 Temmuzda
, Los Alamos’tan Sacramento’ya nakledilen atom bombasının son parçaları da Tinian’a uçacaktı. Hafif bir kaza meydana geldi: kalkışta bozuk bir kapı uçtu ve uçaklardan birinin bir kanadını parçaladı. Tehlikeli bir duruma yol açmadı bu kaza; sadece birazcık gecikmeye sebep oldu.

30 Temmuzda
, Savaş Bakanı Stimson, Manhattan Project’in direktörü Leslie Groves ve Harrison Japonya atılacak bombadan hemen sonra Birleşik Devletler Başkanı tarafından okunacak bildirinin taslağını tamamladı.

Aynı gün Amerikan uçakları Hiroşimaya broşür attı: “Eğer savaş devam ederse Japonya imha edilecek. Bu kesin. Savaş daha da uzarsa, daha fazla Japon sakat kalacak ve savaş sonrası yeniden inşa çalışması daha da zor olacak. Bir insan için vatanı için ölmek zor değildir, ama şu anda gerçek sadakat savaşa son vermek ve milli çabayı ülkeyi rehabilite etmede yoğunlaştırmak demektir.”

31 Temmuzda
, Tinian’da bulunan Manhattan Project Direktör yardımcısı General Thomas Farell, bombanın, uçakların ve adamların hazır olduğu konusunda Washington’daki General Groves’u bilgilendirdi. Hava koşulları izin verdiği an bomba atılabilirdi. Japonya’ya atom bombasını atma yetkisi artık cephe komutanlarındaydı. Sonraki birkaç günde hava koşulları bombanın atılmasına izin vermedi.

2 Ağustosta
Tinian’da herşey hazırdı. 12.15’te (Mariana saatiyle) bombanın son parçası 509. Karma Grup’a teslim edildi.

Aynı gün Guam’daki hava kuvvetleri komutanlığı, “özel hücum”un tarihini bildiren bir emri Tinian’daki 509. Karma Grup’a gönderdi: 6 Ağustos. Hava izin verirse hedef Hiroşima’ydı, vermezse Kokura, o da olmazsa Nagazaki.

4 Ağustosa
kadar Hiroşima tayfunun etkisinden kurtulamayarak atom bombasından birkaç gün için kurtuldu.

5 Ağustosta tayfun geçti. Hiroşima semaları açık, güneş parlak ve sıcaktı, güneybatıdan tatlı bir meltem esiyordu. Sıcaklık 32.2 derece, nem oranı yüzde 77’diydi. Gece 21.20’de hava saldırısı uyarısı duyuldu, 7 dakika sonra tam alarm çaldı. Sonra sustu; sadece bir tek B-29 idi ve dönüp gözden kayboldu. Hiroşimalılar bilmiyordu ama şehirlerinin üzerindeki hava durumunu izlemek için gönderilen bir keşif uçağıydı bu. Üsse döndü ve raporunu verdi: sabah erken uçuş için iyi bir hava olacak.
Hiroşimalılar 1 Ağustos’tan beri sürekli hava saldırısı uyarıları ve alarmlarından dolayı adam gibi uyuyamıyor, dinlenemiyordu.

5 Ağustosta
, Tinian’da, “Ufaklık”ı Hiroşima’ya uçuracak üç uçağın mürettebatı Yüzbaşı William Parsons ve Albay Paul Tibbets’ten gerekli bilgileri aldı. Mürettebat, Trinity denemesinin filmini seyretti; nihayet neden tek bir bomba atıp keskin bir dönüş yapmaları için eğitildiklerini anladılar. Gece 22 sularında Albay Tibbets mürettebatla son bir kez toplandı. Son dakika kontrolleri yapıldı.

Aynı gün, “Ufaklık”ın da bütün parçaları takıldı ve kendisini Hiroşima semalarında bırakacak olan Enola Gay’a yüklendi. Chuck Sweeney (kendisi üç gün sonra Nagazaki’ye kıyameti getirecek olan “Şişko”yu taşıyan Bock’s Car’ın da pilotluğunu yapacaktır) 15 kişilik mürettebatıyla ve birçok aletle Enola Gay’in yanında uçacak, George Marquardt’ın komutasındaki üçüncü uçak da kameraları taşıyacaktı.

6 Ağustos sabaha karşı 02.27’de Albay Tibbets Enola Gay’i (annesine hürmetinin nişanesi olarak bu adı vermişti uçağına) A pistine götürdü, burnunu Japonya istikametine çevirdi ve tam planlandığı gibi 02.45’te uçak havalandı. Öbür iki uçak onu izledi. Guam Adası üzerinde buluştular ve beraberce Hiroşima’ya doğru uçtular.
“Ufaklık” tamı tamına 08.16’yı 8 saniye geçe patladı. 9600 metre yükseklikteki Enola Gay’in bomba yuvasından çıktıktan 51 saniye sonra. Üç B-29, pilotlarının aylardır talim ettiği gibi keskin bir dönüş yaptı ve uzaklaştı.

Atom bombalarının özellikleri

Hiroşima (uranyum bombası)
Kod adı: Little Boy
Uzunluğu: 3 metre
Çapı: 70 cm
Ağırlığı: 4 ton
Nükleer materyal: Uranyum 235
Atıldığı yükseklik: 9600 metre
Patladığı yükseklik: 580 metre
Nükleer bulutun eriştiği yükseklik 17 bin metre
Bombayı taşıyan uçak: Enola Gay
Konvansiyonel eşdeğeri: 15 kiloton TNT (taşımak için 3000 B-29 gerekiyor — o sırada ABD’nin elinde toplam bin tane B-29 var))

Nüfus: 350 bin
Ölü: 80 bin
Aralık sonundaki ölü sayısı: 140 bin
Bombadan doğrudan etkilenip ölenlerin toplam sayısı: 200 bin

Nagazaki (Plütonyum bombası)
Kod adı: Fat Man
Uzunluğu: 3,25 metre
Çapı: 1,5 metre
Ağırlığı: 4,5 ton
Nükleer materyal: Plütonyum
Atıldığı yükseklik: 10 bin metre
Patladığı yükseklik: 500 metre
Bombayı taşıyan uçak: Bock’s Car
Konvansiyonel eşdeğeri: 21 kiloton TNT (taşımak için 4200 B-29 gerekiyor)

Nüfus: 210 bin
Ölü: 73.884
Aralık sonundaki ölü sayısı:
Bombadan doğrudan etkilenip ölenlerin toplam sayısı: 140 bin

Atom bombasının etkisi

600 metre yükseklikte patlatılan bir atom bombası birkaç milyon santigrad sıcaklıkta bir ateştopu ve birkaç yüzbin bar değerinde atmosfer basıncı yaratıyor. Ateştopu hızla genişliyor; patlamadan bir saniye sonra 280 metre yarıçapa ulaşıyor. Ateştopu parlaklığını takriben 10 saniye koruyor. Ateştopunun patlamadan sonraki 0.1 saniyede 7 bin santigrad derece olan sıcaklığı 3 saniye sonra bin 500 santigrad dereceye düşüyor. Bu üç saniye zarfında çok güçlü termal ışınlar yayılıyor etrafa. Hypocenter’da, patlama noktasının tam altına denk gelen zeminde, termal ışınların etkisi santimetrekarede 160 kaloriye ulaşıyor ve böylece yerdeki sıcaklık 3-4 bin santigrad dereceye yükseliyor. (Kıyaslama amacıyla söyleyelim; demirin erime sıcaklığı 1550 santigrad derecedir.)
İnfilak noktasında oluşan atmosfer basıncı havayı hızla genişletir ve muazzam kuvvetli bir hava akımı yaratır. Ses hızından (ses hızı saniyede 340 metre) süratli bir şok dalgası ilk bir saniyede yaklaşık 740 metre, 30 saniye içinde de yaklaşık 11 kilometre yol alır ve sonra hızla yavaşlar. (Bu atomik misyonu yerine getiren uçaklardan çekilen filmde görülen sarsıntı, bu şok dalgalarının hızını gösteriyor. Hiroşima’da Enola Gay’in bombayı 9600 km yükseklikten bıraktığını hatırlatalım.) Şok dalgasını ses hızından yavaş bir rüzgâr izler. Bu iki etki, işte o kuvvetli hava akımının yıkıcı gücünü yaratır. Hypocenter’da hava akımının basıncı metrekarede 36 tona (şok dalgasının basıncı doğal atmosfer basıncını aşar), ve rüzgâr hızı saniyede 440 metreye ulaşır.

İlk Radyasyon: Patlamanın, termal ışınların ve ateşin sebep olduğu yaralar hemen görülse de radyasyonun etkileri hemen görünmez. Patlamadan sonraki bir dakika içinde ateştopundan yayılan büyük miktardaki gama ışınları ile nötronlar initial radyasyonu yaratır. (Patlamanın toplam enerjisinin kabaca yüzde 5’i.)
Residual Radyasyon: İlk bir dakikadan sonraki uzun dönemde etki eder. Toplam enerjinin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturur. Alfa, gama ve beta ışınlarından müteşekkildir. İki tip radyoaktiviteden yayılır:

a- İndükleme radyasyonu: İlk radyasyondan yayılan suni nötron yapılarının, toprakla reaksiyonun ve çarpışmanın sebebiyet verdiği radyoaktivitedir. Nötron sayısının en çok olduğu merkezde en fazla üretilir. Kısa ömürlüdür.

b- Çökelti radyasyonu: Uranyum veya plütonyumun nükleer fizyon ürünlerinden oluşur ve yağmur, rüzgâr veya natural fall ile hızlanır. Çok uzun ömürlüdür. Bu iki tip radyasyon, patlamadan sonra kurtarma, yardım gibi nedenlerle Hiroşima ve Nagazaki’ye girenleri de etkiledi.