Eleştirilerin odağında Erdoğan var




Medyakronik/AA

MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup konuşmasında AKP’ye açılan kapatma davası sonrası yaşanan gelişmelere değindi. Bahçeli yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin sancılı bir haftayı geride bıraktığını belirterek, “Anayasa Mahkemesinin kararıyla dava süreci başladı. Kapatma davasının siyasi sonuçlarının daha fazla hissedileceği ve AKP’nin hükümet ve Meclis düzeyindeki bütün tasarruflarının tartışmaya açılacağı ve sorgulanacağı çok nazik bir döneme girilmiştir. Karşı karşıya olduğumuz tehlikeler, artık kamuoyunun gözleri önünde cereyan etmekte ve maalesef sorunlar giderek ağırlaşmaktadır” diye konuştu. Türkiye’nin böyle bir noktaya gelmiş olmasının her bakımdan talihsizlik olduğunu belirten Bahçeli, krizin bir Anayasa krizine ve rejim bunalımına dönüşmemesini temenni ettiğini ancak karşılarındaki tablonun iyimser olmaya fazla yer bırakmadığını ifade etti.

Siyaset kurumunun, istikrar ve hukuku esas alan çözümler üreterek, krizi aşma yönünde çaba gösterme dirayetini ve basiretini gösteremediğini savunan Devlet Bahçeli, “TBMM çatısı altında çözüm yönünde demokratik süreçler ve mekanizmalar harekete geçirilememiş, bunun için gereken diyalog kanalları açılamamıştır. Tıkanan ve kilitlenen siyaset kurumu, gelişmelerin peşinde sürüklenmekte ve bunun sonucu başlı başına bir kriz unsuru haline gelmektedir. Kapatma davası sonrası çalkantı ve gerilim döneminde, karşıt tutumları giderek kemikleşmekte yeni bir gerginlik ve çatışma ortamının direniş mevzileri her geçen gün güçlenmektedir. Ortak aklın ve iyi niyetin yerini, siyasi miyopluk ve çıkar hesabı almış, gemlenemeyen siyasi ihtirasların çatıştığı bir cepheleşme sürecine girilmiştir. Türkiye çok ağıt tahribatı olacak siyasi bir depremin öncü sarsıntılarını yaşamaktadır” dedi.

Siyasi miyopluk ve çıkar hesapları cepheleşmesi

Başbakan Erdoğan’ı, milletvekili dokunulmazlığını arkasına saklanacağı bir koruma zırhı olarak görmekle suçlayan Bahçeli, “Erdoğan şimdi de aynı amaçla milli irade kalkanına sığınmaya çalışıyor. ‘Arkamda halk desteği var, önümden çekilin’ diyen Başbakan meşruiyet sınırlarını tanımama ve her istediğini yapma konusunda açık çek istiyor” diye konuştu. Kapatma davası sonrasında ortak aklın ve iyi niyetin yerini, siyasi miyopluk ve çıkar hesabının aldığını ve gemlenemeyen siyasi ihtirasların çatıştığı bir cepheleşme sürecine girildiğini belirten Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın Bulgaristan’da, “Ben ne yanlış yaptım ki geri adım atayım” sözlerini de eleştirdi. Erdoğan’ın, “Eğer muktedir olsaydım kapatma davasını önlerdim” sözleriyle yargıya müdahale etme niyetini taşıdığını söyleyen Bahçeli, “Bu söz bilinçli olarak söylendiyse, bu aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının siyasi meşruiyetini kaybettiğinin ve eğer imkan bulursa Anayasa suçu işlemeye hazır olduğunun açık bir ikrarı olacaktır. Bu ruh hali sağlıklı bir durum değildir. Bu psikoloji, kendisi ve partisi için çıkmaz bir sokağın adresidir. Önümüzdeki siyasi krizden en az hasarla çıkılabilmesi eğer hala mümkün olabilecekse, bunun için ilk önce bu ruh hali ve kafa yapısının süratle değişmesi elzemdir. Sayın Başbakan’ın şimdi sükûnete, sağlıklı düşünmeye ve soğukkanlı bir vicdan muhasebesi yapmaya ihtiyacı bulunmaktadır” dedi.

AB de hedef tahtasında

MHP Genel Başkanı Bahçeli, AKP’li bakanların ön planda rol aldığı yargıyı etkileme seferberliğinde, AB sopasının da bir tehdit silahı olarak kullanıldığını belirterek, “Kapatma davası sürdürülürse AB sürecinin askıya alınacağı şantajıyla yargıya gözdağı verilmek isteniyor. Bu konuda da AB’ye sığınan ve yardım isteyen AK Parti’nin, ‘İmdat’ çağrısına beklenen cevap gecikmemiş ve AB sözcüleri ’Türkiye’de yargıya güvenilemeyeceği, yargı reformunun şart olduğu’ ve ’Kapatma davasının Türkiye’nin Anayasal çerçevesinde değişiklik gerektirebilecek bir sistem hatası bulunduğunu gösterdiği’ yolunda yakışıksız beyanlarda bulunmuşlardır. AB, PKK’nın sözcülüğünü yapan etnik bölücü partilerin de kapatılmamasını istemektedir. AKP aleyhine açılan dava konusundaki sözde hassasiyeti de Türkiye’de demokrasinin güçlenmesi aşkından ziyade, her istediklerini yaptırdıkları bir taşeronu kaybetme telaşından kaynaklanmaktadır. AKP bu tutumuyla, bu krizi TBMM çatısı altında aşmak yerine, çareyi Türkiye’yi her vesileyle aşağılayan AB’nin koruyucu kanatları altına sığınmakta bulduğunu göstermiştir” diye konuştu.

Laiklik CHP için cephe hattı”

Türkiye’de, çok ağır tahribatı olacak siyasi bir depremin öncü sarsıntıların yaşandığını belirten Bahçeli, AKP ve CHP’nin tehlikeli yolları tercih etmesindeki ısrarların çok ağır sonuçlar doğuracağını daha önceden önemle vurguladığını söyledi. Devlet Bahçeli, CHP’nin, bu konudaki tutumu ve kendisi için belirlediği savunma çizgisinin artık bütün yönleriyle bilindiğini dile getirerek, “Türkiye’nin ortak değeri ve devletin temel taşlarından birisi olan laiklik ilkesini bir cephe hattı olarak gören bu yaklaşım, siyasi gündemdeki sorunları ve bunların çözüm imkânlarını münhasıran bu pencereden değerlendirmektedir. Böyle bir yaklaşım içinde olan ana muhalefet partisi, yaşadığımız siyasi krizden çıkış yolları arayışlarına peşinen kapalı ve karşı olduğunu beyanlarıyla ortaya koymuştur” diye konuştu.

DTP etnik bölücülüğün siyasi merkezi”

Terörü ve şiddeti meşru bir siyasi araç olarak gören ve etnik bölücülüğün siyasi merkezi olarak faaliyet gösteren PKK maşası siyasi parti” diye nitelediği DTP’nin tutumu hakkında değerlendirme yapmanın gereksiz olduğunu söyleyen Bahçeli, “Bu parti, amaçlarının bir kısmını, milletvekili dokunulmazlığı konusunda sayın Başbakan’ın verdiği garanti ile gerçekleşmiştir. Terörü destekleyen partilerin kapatılmaması ve sorumluların cezalandırılmaması hedefine de AKP’nin dümen suyunda yakında ulaşacakları ümit ve beklentisi içine girmişlerdir. AKP kapatma davasını düşürmek amacıyla kendisi için özel Anayasal düzenlemeyi yaparsa, bu parti de bundan yararlanacak ve terörün siyasi araç olarak kullanılması ve etnik bölücülük meşru siyasi faaliyet haline gelecektir. Yaşadığımız süreçte bu partinin hesabı budur. Bu yöndeki bir Anayasa değişikliği için Meclis’te AKP ile işbirliğine hazırdır” dedi.

Krizden çıkışın adresi TBMM”

Krizden çıkış arayışlarının tek adresinin TBMM ve Meclis’te sahip olduğu çoğunluk nedeniyle bu süreçte tek başına belirleyici konumda olanın da AKP olduğunu söyleyen Bahçeli, “Bu bakımdan gerilimi azaltma yönünde somut adımlar atarak çözüm arayışları sürecini başlatmak ilk planda Sayın Başbakan’ın görevidir. Aleyhine kapatma davası açılan ve kendisini meşruiyet içinde hukuki yollarla savunmak durumunda olan da AKP’dir. Bu nedenle, Sayın Başbakan somut çıkış yolu olarak neyi öngördüğünü, muhalefetin desteğini hangi konuda aradığını, geliştirdiği hangi yöntemi tartışmamızı istediğini ve bundan neyi amaçladığını bütün yönleriyle açık ve dürüst olarak ortaya koymak zorundadır” dedi. Bahçeli, parti kapatılmasına yönelik tutumlarının ilk günden beri açık ve net bir şekilde ortaya koyduklarını da hatırlatarak, “Önerimiz çok açıktır; bu da siyasi partilerin kapatılarak cezalandırılması dışında, bundan sorumluluğu olduğu tespit edilen yöneticilere yaptırım uygulanmasıdır. Bu yöntem, demokratik hukuk devleti ilkesine aykırı olmayacağı gibi, çağdaş ceza hukukunun evrensel normu olan cezaların şahsiliği ilkesine de uygun, makul bir çözüm olacaktır. Bizim bu konudaki yegâne telaşımız demokrasiye sahip çıkmak ve demokratik rejimin yara almasını önlemek olmuştur. Bunun dışında bizim şahıslarla bir meselemiz yoktur. Bu bakımdan AKP yöneticilerinin bu önerimizi doğru anlamalarını ve değerlendirmelerini beklediğimizi samimiyetle ifade etmek isterim. Konuya şahıslar penceresinden değil, ilkeler ve Türkiye açısından bakan MHP, hukuka ve Anayasaya gölge düşürmeyecek, adalet duygularını yaralamayacak ve kamu vicdanını rahatsız etmeyecek bir yaklaşımı ortaya koymuştur” dedi.

Devlet içi güçlerin iktidar savaşı”

DTP Grup Başkanvekili Ahmet Türk de TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada AKP’ye açılan kapatma davasının arkasında bir iktidar savaşı yaşandığını söyledi. Ahmet Türk, AKP’nin kapatılmasına ilişkin yargı süreci konusunda yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin önemli bir yol ayrımıyla karşı karşıya olduğunu belirterek, “AKP’ye kapatma davası açıldı. Perde arkasında bir iktidar savaşı yaşanıyor. Devlet içi güçlerin iktidar savaşıdır. Bugün Türkiye’de 3 devlet var. Birincisi sınırlı da olsa biraz değişim isteyen AB rotasındakiler, ikincisi statükoyu isteyen ve üçüncüsü de bugün görev başında olan, gücünü çetelerden alan derin devlet anlayışı. Bugün üçü çatışıyor” dedi. AKP hakkında açılan kapatma davasının da bu güç odaklarının çatışmasının bir ürünü olduğunu ifade eden Türk, “AKP bu çatışmanın mağdur tarafı değil bizzat tarafıdır. AKP boşuna mağdur rolü oynamasın. İşlerin bu noktaya gelmesinin sorumluluğu sayın Başbakandadır. Halkın size verdiği yetkiyi ve desteği doğru kullanmadınız. Güç odaklarıyla uzlaştınız. Halkın yetkisini ucuza pazarladınız. Demokrasiyi, hakkı, hukuku yaymak yerine iktidarınızı yaymaya çalıştınız. Dolmabahçe’lerde anlaşmalar yaptınız” diye konuştu.

Anayasa yama tutmuyor”

Başbakan Erdoğan’a hitaben, “Ucuza pazarladığınız demokrasiye en fazla ihtiyaç duyar hale geldiniz” diyen Türk, konuşmasına şöyle devam etti: “Oturup düşünün biz nerde yanlış yaptık diye? Biz söyleyelim: Demokrasiyi kurban ederek sistemin sahiplerinin size geçit vereceğini zannettiniz. 301’i bile değiştirmediniz. Aylardır yeni anayasa konusunda toplumu oyaladınız. Peki ne elde ettiniz? Bu uzlaşmalarınız, dirsek temaslarınız, statükoya göz kırpmalarınız bu güçleri daha da azdırdı. Bunu göremediniz. Halkın gücünü böyle önemsizleştirmeye ne hakkınız var? Toplum buna layık mıdır?” dedi. Demokratik reformlar için geç kalınmadığını ifade eden Türk, “Kürt sorunu bu ülkeyi baştan sona demokratikleştirecek Cumhuriyet sorunudur. Gelin topyekün bir demokrasi mücadelesi başlatalım. Demokrasinin gücünü yansıtacak çalışmaları getirin, sonuna kadar sizin arkanızdayız. Nasıl başaracağız? Sivil anayasayla. 1920’lerin Kurucu Meclisi’nde olduğu gibi bir kurucu meclis oluşturalım. Ardından yeni anayasayı inşa edelim. O yüzden AKP’nin artık şikayet yerine kapsamlı bir demokrasi gündemini meclise getirmesi gerekir. Yamalarla bu iş olmaz. Sayın Başbakan artık tek dil, tek millet söyleminden vazgeçin. Bunlar sizi kurtarmaz. Gelinen aşamada Cumhuriyet sistemi tıkanıyor. Bu sistemi ayakta tutan anayasa artık dikiş tutmaz hale geldi” diye konuştu.