Nur Niyaz Bildik
nbildik@medyakronik.com
Türkiye’yi 2006 Kış Olimpiyatları’nda temsil eden Tuğba Karademir, son olarak Amerika’daki Grand Prix’de dokuzunculuk ve Hırvatistan’daki Golden Spin’de beşincilik elde etti. Eğitimi için Kanada’ya taşınan ve çalışmalarını orada sürdüren genç sporcu, Türkiye’yi bu alanda mutlu eden tek isim.
– Spor, hayatınıza ne zaman girdi? Buz pateninden önce başka bir sporla uğraştınız mı?
– Kreşe gittiğim dönemde sporla tanıştım. Daha beş yaşındayken, Ankara’da açılan ilk kapalı olimpik paten pistinde kayma fırsatı buldum. Buz pateni dışında kreş faaliyetleri arasında yüzme, jimnastik gibi sporlar da vardı ancak bunlar ciddi anlamda spor amaçlı yapılmıyordu.
– Buz patenine “ciddi anlamda” başlamanız nasıl gerçekleşti?
– Kreş dönemimde, ilk defa buz pateni için sporcu seçmeleri yapılıyordu. Ben de alt yapı kategorisine seçildim ve çalışmalara başladım.
– İlk önemli başarınızı Hollanda’da, 13 yaş altı sporcuların katıldığı uluslararası bir yarışmada kazanmışsınız. Daha sonrasında da bu başarılar devam etmiş. Bunu neye bağlıyorsunuz?
– Evet, ilk defa milli takıma girip yurtdışına çıktığımda sekiz yaşındaydım ve bu yarışmada beşinci, ertesi sene ise birinci oldum. Daha sonrasındaysa Balkan şampiyonluğum var. Sporu sevmemin, çok çalışmamın o dönemdeki başarılarımda payı çok büyük diye düşünüyorum.
– Ailece Kanada’ya taşındığınız dönemde Türkiye’de nelerin eksik olduğunu gördünüz? Aileniz bu taşınma kararını nasıl aldı?
– 10-11 yaşına geldiğimde tüm ikili atlamalarımı temiz yapabiliyordum ama bir türlü bir üst aşama olan iki buçuk ve üçlüler çıkmıyordu. Deneyimli eğitici eksikliği vardı. Canlı olarak bu atlamaları görerek öğreneceğim, rekabet edeceğim, motive olacağım sporcu da yoktu etrafımda. Ben yerimde sayarken, son iki yıldır kendilerini geçtiğim yabancı sporcular, gelişmelerini doğru yolda sürdürdükleri için benden daha başarılı olmaya başlamışlardı.
İşte o zaman benim üzüntü ve stresime daha fazla dayanamayan ailem, ileride “acaba imkânlar olsaydı nasıl olurdu” diye pişman olmak istemedi, “nerede yapılıyorsa gidip deneyelim, olmazsa elimizden geleni yaptık, bu kadarmış deyip pişman olmayalım” düşüncesiyle bu kararı aldılar.
– Kanada’da kendinizi nasıl geliştirdiniz. Orada nasıl bir çalışma temponuz var?
– Genelde sabah altıdan öğlene kadar antrenmanlarım var, buz üstünde veya buz dışında çalışıyorum. Öğleden sonra da evimizin 100 km güneyindeki Toronto’da okula gidiyorum, kalan zamanda ise ödevlerimi yapıyorum.
– Hangi bölümde okuyorsunuz? Hem okumak, hem de böylesi zaman alacak bir sporla uğraşmak zor değil mi?
– Toronto’da York Üniversitesi’nin Bioteknoloji bölümündeyim. Antrenmanlarıma ağırlık verdiğim ve daha da önemlisi yarışmalar nedeniyle çoğu zaman ülke dışında olduğum için dersleri ve sınavları kaçırabiliyorum, bu yüzden de okul çok yavaş gidiyor. Ben de her sömestr bir veya en fazla iki ders alarak devam etmeye çalışıyorum.
– Son olarak Hırvatistan’da Golden Spin’de beşincilik, Amerika Grand Prix’sinde de dokuzunculuk elde ettiniz. Gittikçe yükselen bir başarı grafiğiniz var. Bu son yarışlarda hedeflediğiniz başarıyı elde ettiniz mi?
– Maalesef edemedim. Yaz dönemindeki antrenmanlarda çok daha iyi bir seviyedeydim. Ama Almanya’daki Nebelhorm yarışmasına gitmeden bir hafta önce belimde çok şiddetli bir ağrı oluştu. İlk başta, daha önceden belimde oluşan çatlak yüzündendir diye epey endişelendik. Ama Allah’a şükür değilmiş. Yine de iyileşmesi biraz zaman aldı. Şimdi tekrar performansımı yakalamak üzereyim.
– Bundan sonra nerede yarışacaksınız? Programınız nedir?
– Planda 2008 Ocak ayı sonlarına doğru yine Zagreb’de Avrupa Şampiyonası var. Mart ortasında da İsveç’te Dünya Şampiyonası’na katılacağım.
– Bir röportajınızda Türkiye’de ünlülerin yarıştığı Buzda Dans programı için, henüz izlemediğinizi ancak buradaki ünlülerimizi çok cesur bulduğunuzu söylemişsiniz. Bu spora geç yaşta başlayan birinin sizce kendini geliştirmesi mümkün mü?
– Öncelikle, hangi spor olursa olsun yapmak ve aktif olmak çok güzel ve sağlık için gerekli. Bana kalırsa insanin sevdiği bir sporu, sanatı yapmasından daha güzel bir şey olamaz. Tabii ki olanaklar elverişsiz olabilir veya kişinin ilgisi sonradan oluşmuş olabilir. Yine de zevk aldığı sürece insan istediği sporu yapabilmeli. İlla sonunda profesyonel düzeyde başarı beklemek gerekmez.
– Sizce bu tarz programlar ve bir takım alışveriş merkezlerindeki buz pistleri bu sporun Türkiye’de gelişmesine yardımcı olabilir mi?
Bence olmaya başlamış bile. Birçok alışveriş merkezine büyük küçük pistler açılmış. Bu sayede herkes sonunda buzun üstünde olmanın nasıl bir duygu olduğunu tatmış olacak. Sadece televizyonda ve yabancı bir ülkede yapılırken görmeyecek. Küçük çocuklar sevecek ve biraz öğrenmeye ilerlemeye başlayınca daha ciddi ortamlara yönelecek. Artık bir yerden başlamamız gerekiyor. Birçok ülkede yüzyıllardır yapılan bir spor bu. Bir an önce yol kat etmemiz gerekiyor. Bunun için de çok miktarda tesis kurulmalı ve eğitici kadro güçlendirilmeli. Halka tanıtım yapılmalı. Bir de tabii bu sporu yapanlara maddi ve manevi destek verilmeli. Ancak o zaman eksiklikler giderilmiş olur.
– İleride Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz?
– Aktif sporcu hayatım bitince okuluma yoğunlaşmak zorundayım. Ondan sonra da tabii ki dönmek isterim.
– Türkiye’nin adını yurtdışında başarıyla temsil eden bir sporcu olarak gelecekteki hayaliniz, en büyük hedefiniz nedir?
– Ülkeme Avrupa ve Dünya Şampiyonaları’nda, Olimpiyatlarda madalya kazandırmak en büyük hedefim.