Günter Grass: ‘Edebiyatın milliyeti olmaz’

Kültür Köprüleri sözcük anlamını biraz soyut bir yerde arıyormuş gibi gözükse de hiç değil. Yani en azından 83 yaşındaki Nobel ödüllü Alman edebiyatçı Günter Grass’ın önerisini duyduktan sonra: “Bana çok yakın olan bir konuya değinmek istiyorum. Almanya ve Polonya arasındaki ilişki her zaman karmaşık ve gergin bir ilişki olmuştur. Savaşlar esnasında yenenler, yendikleri ülkelerin sanatını … Devamını oku

Erdogan plans a U.S. type presidential system for 2011

News, Etc.Prime Minister Tayyip Erdogan shut the door on any compromise with the opposition saying that the ongoing process regarding the constitutional amendments will continue as planned. Earlier he had expressed no objection to a proposal by the opposition leader Deniz Baykal that the amendments package should be divided into two and the articles on … Devamını oku

2010’dan dileğim Hasankeyf

Baraj projesinin gündeme geldiği 1997’den bugüne Hasankeyf’le yatıp kalkıyoruz. Gelgelim Dicle nehri üzerine yapılmak istenen bu anlamsız projeye karşı giderek yükselen sesler, açılan davalar, Hasankeyf’i dünya üzerinde daha bilinir kılmaktan başka bir işe yaramıyor. Şimdilik.

Çevre kuruluşları, geçen geride kalan 15 yıllık dönemde Ilısu Barajı’nın ilerlemesini iki kez durdurmayı başardı. Baraj için gerekli krediyi sağlayacak Alman, Avusturya ve İsviçre kuruluşları, devletin “kültürel varlıkların korunması için gereken önlemleri aldığına, yaşam alanlarını yitirecek halkın mağdur olmayacağına, barajdan etkilenecek doğayı koruduğuna” ikna olmadı. Bunun için belirlenmiş 153 maddelik şartnamenin karşılanmadığını gördü. Şaşırtıcı değildi. Çünkü yukarıda sayılan şeylerin yapılıp yapılmadığına dair denetleme görevi, inşaat yüklenen müteahhit firmaya (Nurol İnşaatve ortakları) verilmişti.

Oysa Türkiye, 15 yıldır “eline yapışan” bu projeyi, kapı kapı dolaşmak yerine, kendi imkânlarıyla yapabilirdi. Neden yapmadı?

Gazeteci Metin Münir’in aktardığı bilgilere göre Çevre ve Orman Bakanlığı, barajı ihale açmadan yaptırabilmek için dış krediye yönelmiş ve bunun için Danıştay’dan karar çıkarmıştı. Nitekim Bakan Veysel Eroğlu’nun özel gayretiyle iş, Avusturyalı bir şirkete ve yukarıda ismi geçen Türk müteahhide verilmişti.

Temeli 5 Ağustos 2006’da atılan Ilusu Barajı’nın tarihi, bir projenin kaldıramayacağı kadar usulsüzlük, beceriksizlik ve “ben yaparsam olur” ile dolu. Hikâye uzun; ayrıntıları Metin Münir’in 19-22 Ağustos 2009’da Milliyetgazetesinde yer alan dört yazısından öğrenebilirsiniz.

Ancak son günlerde kamuoyuna yansıyan ve bu yazının da konusu olan gelişmelerden anlaşılacağı gibi işin “ben yaparsam olur” kısmında bir takım değişiklikler var. Artık Türkiye, -inşaat şirketlerinin baskısına rağmen- dünyaya kabul ettiremediği projeyi, “kendi öz kaynaklarıyla” yapmaya çalışıyor. Çevre ve Orman Bakanlığı, barajın ilerlemesi yönünde ilk güçlüğü açmış ve 1,2 milyar avroluk ilk krediyi sağlamış bulunuyor.

İşte çevre ve sosyal sorumluluk projeleriyle ön plana çıkan, Türkiye’nin en büyük guruplarına bağlı Akbankve GarantiBankasıda bu nedenle eleştiriliyor. Çünkü Hazine, baraj yapımı için kaynak talebiyle gelen DSİ’ye krediyi, bu iki bankadan sağladı. İsmi çok anılmayan ama diğer ikisine kıyasla daha çok kaynak aktardığı söylenen Halk Bankası da var.

Akbank ve Garanti, Alman, Avusturyalı ve İsviçreli finans kuruluşlarının işin içinde olduğu günlerden beri projenin finans kanadında -Türkiye adına- yer alıyor. Taahhüt edilen şeylerin yerine getirilmediğini gören yabancı yatırımcılar projeden çekildi. Ama Akbank ve Garanti çekilemiyor. Görünen o ki, bu iki özel bankanın hiçbir söz söylemediği bir ortamda devlete ait Halk Bankası’nın boynu da kıldan ince.

İşin iki özel bankaya kaldığının belli olduğu günlerde, ismini vermek istemeyen Garanti üst düzey yetkilileri “Söz verdik, dönemeyiz” diyordu. Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’in bugün gazetelerde yer alan açıklamalarına bakılırsa Akbank da Ilusu’dan rahatsız. “Bankalar Hazine’ye kredi verirken, projenin içeriğine bakıp çevreye etkisini ölçemezler” diyor Dinçer, “Bu açıdan bakıldığında Ilusu son örnektir” diye devam ediyor.

Peki parayı verenin bakmadığına, parayı isteyen Hazine bakıyor mu?

Resim çok net: Yabancı yatırımcı “çevreye zarar veriyorsun, bölge halkını zor durumda bırakıyorsun” diyebilme hürriyetine sahip. Yıllarca uğraşarak oluşturduğu “çevreye duyarlı, sosyal sorumluluk projelerine açık” imajını bu projeye destek vererek komik duruma düşüren iki özel Türk bankası, bu özgürlüğe sahip değil.

10 bin yıllık “masal kent” Hasankeyf, bu “özgürlük ortamı”nda suya gömülüyor.

İlişikteki, Doğa Derneğitarafından yapılan video, “eli kolu bağlı” Garanti Bankası’nın, 2010 başında gösterime soktuğu reklamın Hasankeyf uyarlaması. Bir özel şirketin, hele de özel sektörün en büyük bankasının, imajını yine kendi reklamıyla küçülten bu uyarlama karşısında yargı yoluna başvurması da beklenebilir. Tabii anlatılan gerçeği göremeyecek kadar esaret altındaysa…

Gökhan Tan

 

Tarihi değiştiren maymun

Yunan ordularının Anadolu’da yenilmesinin ardından gerçekleştirdiği darbeyle Yunanistan’da yönetimi ele alan cunta, aralarında dört eski başbakan ile bir başkomutan bulunan altı kişiyi idam etmişti. Şimdi bu dava yeniden açılıyor. İstiklâl Savaşı’nın 9 Eylül 1922’de sona ermesinden sonra aynı yılın Ekim ayında Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanır. Ama İstanbul’un resmi kurtuluş günü olan 6 Ekim 1923’e kadar … Devamını oku

Hayat karartan Toz

“Zincirin bir ucunda çağın popüler giysisi blue jean ve ünlü markalar, diğer ucunda tozlu kayıtsız atölyelerde ölümcül bir hastalığa yakalanmış hasta ciğerli insanların bedenleri duruyor. Taşlanan kotlar daha pahalı satılırken ciğerlere yapışan tozlarla işçinin hayatı sönüyor. Çok kısa bir süre içinde.” Bu cümleler, aslında çoğu insanın “blue jean” giyerken hiç bilmediği bir sorunu anlatıyor. Petra Holzer, Selçuk Erzurumlu ve Ethem Özgüven’in yönetmenliğini yaptığı Tozisimli belgesel ise bu cümlelerle sorunu gözler önüne seriyor.

Toz, kot kumlayan işçilerin yaşadıkları sıkıntıların yanısıra yakalandıkları sirkozis hastalığının hayatlarını nasıl ölümle kapladığını anlatıyor. Belgeselin yönetmenlerinden Ethem Özgüven, Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi’nin bir belgesel isteğinde bulunduğunu, fakat o zamana kadar işçilerin sıkıntılarını hiç bilmediklerini söylüyor. Hazırladıkları belgeselle ve komitenin de çabalarıyla Türkiye’de uygulanan kot kumlama sisteminin Sağlık Bakanlığı tarafından kısa bir süre önce yasaklandığını hatırlatan Özgüven, “Uygulanan sistem ucuz maliyetli ve hızlı olduğu için tercih ediliyordu, ama artık insanların hayatları üzerinden edinilen kâr sona ermiş olacak” diyor.

Çekimleri yaklaşık bir sene süren belgesel, 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde 17 Nisan Cumartesi saat16.00’daPera Müzesisinema salonunda izleyicileriyle buluşacak. Yukarıdaki ekrana tıklayarak filmden kısa bir bölüm izleyebilirsiniz.

A possible rapprochement between the government and opposition?

News,Etc.It came as a respite in the years- long bickering between the ruling Justice and Development Party (AKP) and the opposition Republican Peoples Party (CHP) when Prime Minister Tayyip Erdogan unexpectedly found negotiable a proposal by Deniz Baykal that if the package of Constitutional amendments is broken up into two, the opposition would vote to … Devamını oku

Memet Fuat Ödülleri töreni

Yazar ve Yayıncı Memet Fuat, kendi ismiyle anılan ve bu yıl altıncı kez düzenlenen edebiyat ödüllerinin verildiği törende hatırlandı. Memet Fuat Eleştiri/İnceleme, Deneme, Yayıncılık Ödülleri ve ikincisi düzenlenen Memet Fuat Genç Şiir Ödülü’nün kazananları 30 Mart’ta açıklanmıştı. Bu ödüller, 19 Aralık 2002’de hayatını kaybeden Fuat hakkındaki belgesel gösterimi ve söyleşinin ardından sahiplerine verildi. Tören, İstanbul … Devamını oku

Dertlerimizin yönetmeni Semih Kaplanoğlu

“Küçüklüğümden beri bu işi yapacağımı biliyordum” sözleriyle giriyor konuşmasına. “İzmir’in açıkhava sinemalarında bir gecede üç film izleyerek büyüdüm. Fransız Kültür Merkezi sayesinde de Yeni Dalga akımı olmak üzere neredeyse bütün Fransız filmlerini ‘hatim ettim’ söyledi. İstanbul’a geldikten sonra getir götür” işlerinden, kamera asistanlığına ve dizi senaristliğine kadar pek çok iş yaptım.” Semih Kaplanoğlu’nun “sıkıcı filmler” … Devamını oku

Karakulak hâlâ aramızda!

Soyu tükenmekte olan memeliler listesinde yer alan, kedigiller familyasının üyesi karakulak(Caracal caracal)Biyolog Batur Avgan tarafından bir kez daha görüntülendi. Karakulak Türkiye’de ilk kez 2002 yılında yine Avgan tarafından görüntülenmişti. İsviçre Bern Üniversitesi Ekoloji Bölümü’nde “Karakulakların Habitat Seçimi, Beslenme Ekolojileri ve İnsanla Olası Çatışmaları’ üzerine yüksek lisans tezi üzerine çalışan biyolog, bu türü 8 yıl sonra … Devamını oku