Alper Görmüş
Ergenekon soruşturmasıyla bağlantılı olarak birkaç hafta önce Konya’da gerçekleştirilen gözaltılar, Ergenekon şüphelisi “beş benzemezler”e altıncısını da ekledi: Millî Görüşçüler…
İçerdeki ve dışardaki Ergenekon şüphelilerinin görünürde birbirleriyle olan ideolojik ayrılıklarını gerekçe göstererek, “olacak şey mi bu; Ergenekon bir saçmalık” tezini öne sürenlerin şaşkınlığı, Konya’daki operasyonlarla bir kat daha artmıştı. Çünkü Konya’da gözaltına alınanlar (daha sonra tümü serbest bırakıldı), Millî Görüşçü Millî Çözümdergisinin mensuplarıydı. “Nasıl olur”lu sorulara bir yenisi daha eklenmişti artık: Nasıl olur da Millî Görüşçülerle İşçi Partililer ve Kemalistler aynı davanın peşinde olmakla suçlanırlar?
Soru yanlış! Onlar zaten gönüllü…
Aslında bu soru bile yanlıştı. Çünkü “suçlananlar”, bu işe zaten gönüllü yazılmışlardı ve zaten birlikte çalışıyorlardı. Mesela Konya’da gözaltına alınan, Millî Çözüm dergisinin genel yayın yönetmeni Ahmet Akgül, İşçi Partisi’nin Ulusal Kanal’ında bir güncel siyasi program yapıyordu; 2006’dan beri. Ayrıca aynı kanalda geçen yıl sahur programını yürütmüşü. Akgül, “Bizim Atatürk” adlı, 688 sayfalık bir de kitap yazmıştı.
Dediğim gibi, ortada şaşıracak bir şey yok ama ben bu soruları soranları anlıyorum. Türkiye’nin son 10 yılında gelişen yeni ideolojik ittifakları izlemeyenler için Ergenekon iddianamesi çerçevesinde dile getirilen ideoloöik akrabalıklar gerçekten de saçmalıktan başka bir şey değil!
Fakat bu yeni ittifakları izleyenler için ortada anlaşılmayacak hiçbir şey yok.
Cumhuriyetgazetesi bundan üç yıl önce, açık bir biçimde ilan etmişti yeni durumu.
28 Şubat 2005 tarihli başyazıda, önce, o ittifakı gerekli kılan koşullar tarif ediliyordu:
“Gün geçmiyor ki Batı dünyasında Türkiye’nin aleyhine bir gösterge ortaya çıkmasın! ‘Büyük müttefikimiz’ ABD’de veya ‘Müzakere Süreci’ne girdiğimiz AB’de, ülkemize karşıt odaklardan geçilmez. (…) Batı karşısında Türkiye’nin özel bir konuşlanması söz konusudur. Çünkü biz Batı emperyalizmine karşı savaşla kurulmuşuz; bu tarihsel mirasın inatçı takipçileri bugün de var.”
İşte “bu tarihsel mirasın inatçı takipçileri”:
“(…) Bush yönetiminin tüm isteklerine ‘evet’ demeyi iktidarının güvencesi gibi gören AKP’nin bu siyaseti yürütmekte zorlandığı gün gibi aşikârdır. AKP’nin, merkez sağı şemsiyesi altına alarak ele geçirdiği iktidarın gidişatına karşı dağınık bir muhalefet cephesi oluşuyor. Kemalistler, milliyetçiler, Milli Görüşçüler (ya da Radikal İslamcılar), sağın ve solun laik kesimleri birbirlerine mesafeli de olsalar muhalefette birleşiyorlar.”
Cumhuriyet, bu açık sözlü sıralamanın ardından bir de “müjde” veriyordu okurlarına: “Halkın şikâyetlerini arkasına alan bu ilginç gelişme Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğine duyarlı güçler tarafından da izlenmektedir.”
Buradaki “Cumhuriyeti’nin güvenliğine duyarlı güçler”den hangi “güçler”in kast edildiği sanırım açık. Aslında Cumhuriyethiç kuşkusuz bu “kurum”u da ittifakın içinde (başında?) görüyor ama, o kadar açıklık biraz fazla olacağı için o kuruma “izleyen” sıfatı uygun görülüyor.
Son olarak şunu söyleyeceğim: “Kemalistler, milliyetçiler, Milli Görüşçüler (ya da Radikal İslamcılar), sağın ve solun laik kesimleri”nin ulusalcı bir ideolojinin ortak şemsiyesi altında organik bir işbirliğine girip kriminal bir örgüt oluşturup oluşturmadığı konusunda ben bir şey söyleyemem; buna mahkeme karar verecek.
Fakat ben, bu kesimler arasındaki ideolojik akrabalık hakkında hiçbir kuşku duymuyorum.