Medyakronik/Anadolu Ajansı
Başbakan Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin üniversitelerde türban serbestisi öngören anayasa değişikliğini iptal kararını, bugün ilk kez partisinin Meclis Grubu’nda değerlendirdi. Kararın Anayasa Mahkemesi adına “talihsiz” olduğunu belirterek gerekçesinin açıklanmamasına dikkat çeken Erdoğan, “Bunun altında ne var? Nedir acele? Hangi gerekçeyle anayasa değişikliğinin esastan görüşülerek karara bağlandığı hususu mutlaka açıklanmalı” dedi. Erdoğan’ın TBMM’de yaptığı konuşmadan satırbaşları şöyle:
Bir tek CHP farklı konuşuyor
Burası TBMM. Millet iradesinin tecelli ettiği çatı. İstiklalimizin sembolü olan bu Meclis hiç bir vesayeti, hiç bir gölgeyi kabul etmedi. Bundan böyle de kabul etmeyecek. Burası milletin evidir. Bu evin 70 milyon sahibi vardır. Bu evde hiç bir ayrıma tabi tutulmaksızın herkesin hukuku savunulur. Milletimizin hukukunu ilelebet koruyacağız. Esen rüzgarlara göre yönümüzü belirlemiyoruz.
Ümitleri taze tutmak zorundayız. Milletin sağduyusuna güveniyoruz. Siyasetin alanını daraltmaktan, erkler arası çatışmadan medet umanlar var. Herkes Meclis’in yasama yetkileri daraltılıyor derken, bir tek CHP farklı konuşuluyor. Geçen yıl da 367 kararı öncesinde Yüksek Mahkeme’yi tehdit ediyorlardı. Bugün de hedeflerinde Meclis var. Yasama ve yargı erklerini karşı karşıya getirmek istiyorlar.
Korku siyaseti zarar veriyor
Bütün demokratik açılımları, korku siyasetiyle durdurma çabası Türkiye’ye ciddi zararlar veriyor. Bu gölge oyunları, bu korku siyaseti, halkımızın ekmeğini, aşını büyütmez, büyütmüyor, ülkemizin itibarını yükseltmez, yükseltmiyor. Böyle korku ve vehimlerden beslenen hiçbir siyaset özgürlüğü, adaleti getirmez, getirmiyor.
İdeolojik hukuk yorumlarıyla, TBMM’nin iradesini bloke etmeyi ‘muhalefet’ zannetmek, doğrudan doğruya halkın taleplerine, milli iradeye açıkça tavır almaktır, objektif hukuk kurallarını sabote etmektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel hukuk kaynağı Anayasadır. Her kurum, kişi veya kurul, Anayasa zemininde ve anayasadan aldığı meşruiyet çerçevesinde faaliyette bulunabilir. Anayasaya dayanmayan hiç bir karar anlam taşımayacağı gibi, anayasanın vermediği yetki de kullanılamaz. 148. maddeye göre mahkeme sadece yetki bakımından inceler ve denetler. Türkiye’nin erkler arası çatışmaya tahammülü yoktur.
Yanlış milletten döner
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Hukukun üstünlüğünü, anayasanın mutlak bağlayıcılığını, anayasal kurumlarımızı tartışmaya açacak işlerden herkes kaçınmalıdır. Kimse bundan fayda ummasın. Türkiye’yi derhal, hep birlikte sürüklenmek istendiğimiz böyle bir ‘yetki çatışması’ ortamından çıkarmak durumundayız. Kimse kendini yasa koyucu yerine koyamaz. Anayasamıza göre TBMM yasama yetkisini devredemez. Ben yaptım oldu anlayışını demokratik rejimler kaldırmaz. Hükümetler yaptığında da, yargı yaptığında da kaldırmaz. Yasama ve yürütme yanlış yaptığında önce yargıdan döner, olmadı milletten döner. Peki yargı yaptığında nereden dönecek? CHP’nin yasama ile yargı erkleri arasında inatla yetki tartışması çıkarma gayreti bizi bu noktaya getirdi. Sadece yasama ve yürütmenin yanlış yapabileceği bir demokrasi olur mu? Demokrasilerde denetim dışı güç olamaz.
Kararın izahı yapılmalı
Mahkeme kararının izahı bize yapılmalı. Türkiye teamüllerle idare edilemez. Karar Anayasa Mahkemesi adına talihsizlik. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Bunu anayasa söylüyor. Niçin gerekçeler konulmadan bir iptal kararı açıklanıyor? Bunun altında ne var? Nedir acele? Hangi gerekçeyle anayasa değişikliğinin esastan görüşülerek karara bağlandığı hususu mutlaka açıklanmalı.
Medyadaki fiskos gazetelerinden alınan duyumlarla olmaz. Burada ülke yönetiyoruz, oyun oynamıyoruz. Kamusal yetki kullanan her kurum denetime tabidir. Her kurum kararlarından mesuldur. Cumhuriyetin nitelikleri arasında ayrım yaparsak, Anayasanın maddelerinden bazılarını gözardı edersek, kurum ve kuralları aynı hassasiyetle koruyamazsak, en büyük kötülüğü ülkemize, milletimize yapmış oluruz. Bu yüzden sorumlu davranmak, sağduyulu olmak, sistemimizi sağlıklı şekilde işletmek durumundayız. Unutmayalım ki yasama da yargı da bu millet için var. Ne yasamanın ne de yargının yıpranmasına, yıpratılmasına razı oluruz. Her ikisini de güçlendirmek hepimizin ortak sorumluluğudur.