Bilgi Üniversitesi’nden İsrail bildirisi

İstanbul Bilgi Üniversitesi çalışanları İsrail’e “Artık yeter” diyor. 31 Mayıs 2010 tarihinde, uzun zamandır İsrail’in ablukası nedeniyle trajik koşullarda yaşayan Gazze-Filistin halkına insani yardım malzemeleri taşıyan gemiler, uluslararası sularda İsrail Ordusu tarafından saldırıya uğramış ve İsrail askerleri bu saldırıda silahsız dokuz sivili katletmiş, onlarcasını yaralamış, gemilere el koymuş ve yüzlerce gemi yolcusunu gözaltına almışlardır. Biz, … Devamını oku

Israeli attack, a turning point?

Niyazi Dalyancı Turkey’s leadership was still discussing how to react to Israel’s bloody attack on the Turkish liner “Mavi Marmara” that left nine people dead while heads of state and government from the members of Conference on Interaction and Confidence Building Measures in Asia (CICA) including Russian Prime Minister Vladimir Putin, Ahmadinejad of Iran, Presidents … Devamını oku

“Sınıfta ‘anne, baba’ kelimesini kullanamıyorum”

Çocuklarda üzüntüden başka hangi duyguyu gözlemlediniz, kin, nefretle ilgili bir şey belki…Büyükler kinliler, bu çocuklara da yansıyor. Bu konu köyde hâlâ her gün konuşuluyor. Çünkü mezarlıklar köyle, okulla karşı karşıya. Herkesin ailesinden birileri ölmüş. Evlerde kaybedilen insanların fotoğrafları var. Ben gittiğimde dayanamıyorum, unutmak mümkün değil. Öldürenlerin aileleri Kırklareli’ye, TOKİ evelerine yerleştirildi. Daireler dayandı döşendi. (84 … Devamını oku

Bilge köyünün çocukları

Ezgi Çelebi (14), Mardin Mazıdağı İlköğretim Okulu’nun en çalışkan öğrencisi öğrendiğimize göre. Bu sene sekizinci sınıfı bitiriyor. Katliamdan sonraki hayatını anlatıyor: “Ben eskiden kardeşlerime bakmıyordum, şimdi bakıyorum. Ben ve ablam hiç ev işi yapmıyorduk. Şimdi bir gün o, bir gün ben yemek yapıyoruz. Ablam 18 yaşında, okumuyor. Bir abim olaydan sonra okulu bıraktı, biri lise … Devamını oku

Katarakt ameliyatı artık korkutmuyor

İstanbul Florance Nightingale Hastanesi’nde, İstanbul Bilim Üniversitesi bünyesinde uzmanlık yapan Doktor Rıfat Rasier katarakt ameliyatı sonucunda ortaya çıkabilecek enfeksiyon riskini sıfıra indiren bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem ameliyat sırasında gözün saydam tabakasıyla renkli tabakası arasındaki çizgiden içeri girerken açılan kesiyi yapıştırmak için kullanılıyor. Kataraktın gözden alınması için gözün iç yapısına ulaşmak gerekiyor ve bu işlem sırasında en az 3 milimetre, en fazla 5 milimetrelik kesi oluşuyor. Bu kesiler, katarakt ameliyatı sonrasında gözün iç kısmına bakteri girişine ve sonrasında da göz kaybına neden olabiliyor. Henüz asistanlık döneminde bu durumun önüne geçebilmek için çalışmalara başlayan Doktor Rasier, geliştirdikleri prototiple yaptıkları denemelerde kesin sonuçlar aldıklarını ve ameliyatlara başlamaya hazır olduklarını dile getiriyor.

Sanayi Bakanlığından destek

Uluslararası tıp dergisi Cornea’da yayınlanan çalışmanın yayınevlerinin dikkatini çektiğini ve daha sonra kitap haline getirildiğini söyleyen Rasier, “Kitap birçok ülkede internet üzerinden satışta, uzmanlığımı bitirmeden bu seviyede bir çalışmaya imza atmak benim için çok iyi oldu” diyor.
Denek hayvanlar, kullanılan ilaçlar, mikroskoplar, kesi aletleri gibi birçok harcaması olan bu araştırma Sanayi Bakanlığının da 100 bin liralık desteğini aldı. Bu desteğin, araştırmalarını çok daha ileriye götüreceğini belirten Rasier “Çok daha fazla desteğe ihtiyacımız var ama başlangıç için Sanayi Bakanlığı’nın verdiği bu destek bize çok iyi bir ivme kazandıracaktır” diyor.

Katarakt ameliyatından sonra operasyon rutin olacak

Katarakt ameliyatı olan herkese, operasyon sonrasında Rasier’in tekniği uygulanacak gibi görünüyor. Doktor Rıfat Rasier, geliştirdiği bu uygulamanın katarakt ameliyatından sonrasında rutin hale geleceğini dile getiriyor; “Kornea dediğimiz saydam tabaka yüzde 70-80 oranında su içerir. Bu oran ortalama her insanda aynı olduğu için tüm hastalarımız üzerinde yöntemimizi uygulayabileceğiz. Beklentimiz katarakt ameliyatından sonra bunun bir rutin hale gelmesi.”

Lazer yapıştırma yöntemi ile doku, kornea dokusunda çok iyi tutulduğu için yakın gözlüğünün atılması da gündemde. Bunun üzerinde çalışmalar yaptıklarını belirten Doktor Rıfat Rasier, yakın gözlüğünü ortadan kaldırmak için Boğaziçi Üniversitesi laboratuvarlarında çalışmalara devam ettiklerini söylüyor.

Notes from a trip to the Middle East (2): Beirut

Cristina Rotaru Planning a trip in its finest detail might seem like a safe bet, but sometimes you have to leave some space for the unpredictable, because, whether you like it or not, it’s bound to happen at some point. Lebanon has been the subject of many a good talk, ever since its five provinces … Devamını oku

Kids get inspired by historical Eyup toys

News,Etc. Eyup is one of the oldest Muslim neighborhoods of Istanbul centering around the Eyup Mosque built in the name of Prophet Mohammad’s flag carrier who fell during the Arab siege of the city in the 8th Century. Eyup is also famous throughout the ages with its toy shops. Simple, wooden toys painted in a … Devamını oku

Trafik levhası ağaca bağlanır mı?

Altından geçip gittiğimiz, belki hiç fark etmediğimiz bir görüntü… Yeri biraz ilginç. Beşiktaş’ın tam göbeğinde; Çırağan ve Beşiktaş caddeleri ile Barbaros Bulvarı’nın buluştuğu yerde… Bu üç caddenin bir araya geldiği noktadaki devasa yol bilgi levhası, hemen arkasındaki çınara tutturulmuş. Yaklaşık 6 metre yüksekliğindeki levha sürücüleri Çevreyolu, Yıldız ve Levent istikameti ya da Ortaköy, Bebek ve … Devamını oku

Dinlenecek hikâyeler dükkânı

Balat’ın sokaklarından birinde küçücük bir dükkân var. Daha çok tüketimin pompalandığı, sahip olunan her şeyin bir an önce bitirilip yenileriyle avunulmaya çalışıldığı günümüzde adeta bizlere ders vermeye çalışıyor.

Ayşegül Kaya, kısa bir süre avukatlık yaptıktan sonra yerleştiği, tarihi yarımadanın en güzel semtlerinden Balat’ta “Hepsi Hikâye” adlı atölyesinde sadece eskilerin değerini anlatmıyor, kurulu düzene karşı da ideolojik bir savaş veriyor adeta… İnsanlar tüketip attıkça oda inadına topluyor…

Balat’ta yaşamasının sebebinin, unutulmaya yüz tutmuş eski kültürleri biraz olsun hatırlatmak olduğunu belirten Kaya, 100 yıllık eski bir Rum evinde oturduğunu belirtiyor. Kaya, Balat’taki yaşadığı evin doğduğu Gaziantep’teki taş evi hatırlatmasının da bunda çok büyük bir etki yarattığını dile getiriyor.

Üretkenliğin damarlarında bulunduğunu söyleyen Kaya, televizyon izlerken dahi birşeyler üretmenin çok önemli olduğunu söylüyor. Mahalle kültürü usta çırak ilişkisi gibi değerlerin kaybedildiğine dikkat çeken Kaya cam altı sanatına da bu yüzden başladığını belirtiyor.

Eskilerin hâlâ çöpten ibaret olduğunu düşünüyorsanız, Ayşegül Kaya’nın atölyesinden içeri girip hepsinin hikâyesini dinlemenizde fayda var.