Birisi polisi “dur”dursun

Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili Abdulkadir Akgül, geçen günlerde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken, “Devletime, milletime karşı suç işleyenleri vurmaktan hoşlanacağım. Adalet herkese fazla eşit uygulanıyor” demişti. Demokratik Toplum Partisi milletvekili Hasip Kaplan’ın, “Polis ‘dur’ diyor, durmayanı vuruyor” sözlerine verdiği bu cevapla ilgili eleştiriler üzerine sözlerine açıklama getiren Akgül, “Devletin karşısında olanlar kim; teröristler, vururum. Ne var bunda?” demişti. İktidar partisinden bir milletvekili böyle konuşunca, hemen her ay en az bir kişinin de güvenlik kuvvetlerinin açtığı ateşle ölmesi de akla ister istemez, yellenen imamla cemaati arasındaki ilişkiyi özetleyen atasözünü getiriyor elbet. Milletvekili Akgül’ün kılavuzluğundan mı, yoksa her olayın ardından yetkililerin çıkıp benzer sözcüklerle “münferit” açıklamasını yapmasından mı bilinmez gazete sayfalarında, “dur ihtarı” cinayetlerinden ya da yaralanmalarından geçilmez oldu. En son Adana’da 14 yaşındaki bir çocuk, polis kurşunlarına hedef olarak felç kaldı. Bu olaydan birkaç gün önce ise Antalya’da, 18 yaşındaki Çağdaş Gemik, polis kurşunlarına hedef olarak ölmüştü. Her iki olayda aynı gerekçeyle açıklandı; “dur ihtarına uymamak”. Aynı gerekçeyle yurdun dört bir yanından öldürme ve yaralama olaylar hak örgütlerinin bilançolarında yerini alıyor.

Bu yıl şimdiye kadar 33 ölü 38 yaralı

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) verilerine göre, 5 Ocak – 9 Kasım 2008 tarihleri arasında sadece dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle ölenlerin sayısı 11 olurken, aynı dönem içinde anı gerekçeyle yaralananların sayısı ise 19 oldu. TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin hazırladığı verilere göre polis ya da jandarma bölgelerinde meydana gelen bu olaylara rastgele ateş açma ve yargısız infaz iddialarını da eklediğimizde ise ölenlerin sayısı 33, yaralananlar ise 38 kişi. Listedeki bilgilere bakılırsa, “dur ihtarı mağdurlarının” ikisi 18 yaşın altında, 1’i ise, zihinsel ve işitme engelliydi. Yapılan incelemelerden ve avukatların raporlarından anlaşıldığı kadarıyla, mağdurların hiçbirisinin sabıkası yoktu veya vurulduklarında bir suça teşebbüs etmiyorlardı. Mesela Antalya’daki olayda Çağdaş Gemik, motosikletiyle gezerken, Hakkari’deki Tekin Ediş (35) koyunlarını otlatırken, Van’da Aziz Özer ise sokak ortasında sadece kardeşiyle yürüyordu. Bu örneklerde yer alan olayların hepsi, emniyet yetkililerine göre münferitti ve güvenlik kuvvetleri yasaların kendine tanıdığı gerekli müdahaleyi yapmıştı.

Ateş etme yetkisi sınrlı ama…

Ateş etme yetkisinin sınırı kanunlarla çizilmiş olduğu belirtilen yetkililerin açıklamalarında, inandırıcı olan tek şey aslında. Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda (PVSK) belirtilen bu sınırlara göre polislerin kendisini ya da başkasının hayatını tehlikeye atacak bir durum varsa silah kullanılabileceği belirtiliyor. Kanunda emniyet güçlerinin ateş etmesini gerektiren durumlar, “Bir ihbar ya da çevirme esnasında ‘dur’ ihtarına uyulmaması ya da polisin etrafı çevrilerek baskı altına alınmış olması” diye belirtilip bu durumlarda dahi polislerin, amirlerinin verdiği yetki doğrultusunda silah kullanabileceklerini anlatıyor. Kanunda, “Kaçmayı önlemek için ve ölümcül risk taşımayan bölgelere ateş edilebilir” diye de özellikle belirtiliyor.

“Polis aceleci ve eğitimsiz”

Polis Akademisi öğretim üyesi Mesut Bedri Eryılmaz’a göre bunun nedeni polisin silah kullanmakta aceleci davranması. Polisin kuvvet kullanması için, öncelikle kişinin suçlu olduğuna dair kuvvetli şüphe bulunması gerektiğinin altını çizen Eryılmaz, “Türkiye’de polis aceleci davranıyor. Polis, kuralları yasadan değil, deneyimlerden öğreniyor. Silah kullanma konusunda okullarda eğitim yetersiz. Polis, eğitimi ilk karşılaştığı olayda alıyor. Şehir merkezinde arabayla kaçana ateş edilmez. Hele de etrafta silahtan zarar görmesi muhtemel insanlar varsa. Türkiye’de silah kullanmada bir sorun var. Polisin iyi eğitimli, yasaları iyi bilen, kendine güvenen, inisiyatif kullanabilen biri olması lazım. Ancak bilinçlenme yok” dedi.

“Yaşam hakkı her şeyin üzerinde”

Hukukçular, kişinin sadece “dur” ihtarına uymayıp kaçtığı için vurulması durumunda, sonuca göre olayı gerçekleştiren emniyet görevlisinin ya cinayete teşebbüsten ya da cinayetten yargılanması gerektiğini söylüyor. Aynı zamanda, İzmir’de dur ihtarına uymadığı için öldürülen Baran Tursun’un ailesinin de avukatlığını yapan Bahattin Özdemir, “Yasalar nereye nasıl ve ne durumda ateş edileceğini açıkça belirtmiş. Yani aracı durdurmak için tekere, insanı durdurmak için öldürücü riski olmayan bir bölgeye ateş etmesi gerektiği söylenmiş durumda. Ancak örnek olayların çokluğuna ve sıklığına bakılırsa güvenlik kuvvetlerinin, ‘haydi rastgele’ diyerek silahın doğrultulduğunu söylemek mümkün. Bunu sağlayan da PVSK’de yapılan değişiklik. Böylece polislerin ‘dur’ ihtarı durumlarında keyfi ateş açmasının önünün açılmasını sağladı. Yargı denetimine, kamu denetimine açık objektif bir kriter de yok. Yasa maddesi böyle olunca, teorik olarak kanunun koyduğu sınırları aşan memur, yargılanırken ‘Kişisel takdirim bu yönde, şüphelendim’ diyebilir. Zaten yasanın ‘kendi kişisel deneyimiyle hareket eder’ ifadesine sığınmak için bu değişiklik yapıldı. Ama yaşam hakkı her şeyin üzerinde. Anayasa’da yaşam hakkının sınırlandırılmasıyla ilgili hükümler çok açık. Bunlar arasında kamu güvenliği, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi gibi hükümler yok. Dolayısıyla polis sadece kişiyi etkisiz hale getirecek şekilde silah ya da kuvvet kullanabilir” diye konuştu.

Sorun PVSK’nin kendisi

Hak örgütleri de son zamanlarda tırmanan polis şiddetinin nedeninin özellikle 2005 ve 2006’da PVSK ve Terörle Mücadele Yasası’nda (TMY) yapılan değişikliklerle ilgili olduğunu ısrarla vurguluyor. Çünkü, PVSK’deki değişikliğin yürürlüğe girmesinin ardından polislerin istediğini durdurup kimlik sorma, zor kullanmaya ve kuvvetin derecesini kendi belirleme yetkileri de yasalaşmış oldu. Ölüm ve yaralanmaların dışında fiziksel şiddet vakalarında da ciddi artış meydana geldi. Çünkü sözkonusu değişikliklerle, “yasaların polise duraksamaksızın, doğrudan hedefe ateş etme yetkisi” de verilmiş oldu. Bu yetkinin “yargısız infazların” önünü açtığını belirten hak örgütleri kuvvet kullanma veya ateşli silah kullanımında polise “kişisel deneyimi ve takdiriyle karar verme” olanağı sağlanmasının da “durmayanın öldürüleceği” şeklinde yorumlanarak bu tür cinayetleri arttığı görüşünde.

Dur ihtarı mı idam fermanı mı?

Aziz Özer:11Mayıs 2008’de Van’ın Gürpınar İlçesi’ne bağlı Çiçekli (Panê) Köyü’nde kardeşiyle beraber yürüyen Aziz Özer jandarma ekiplerinin “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürüldü.

Gürsel Varol:
15 Temmuz 2008 sabahı Ankara’da polis ekiplerinin “dur” ihtarına uymayarak otomobiliyle kaçtığı iddia edilen Güersel Varol, polis ekiplerinin açtığı ateş sonucu vurularak hayatını kaybetti.

Turan Özdemir:
25 Ağustos 2008’de Sivas’ta, kontrol noktasında “dur” ihtarına uymayarak kaçmaya çalışan otomobile, otomobilde bomba olabileceği şüphesiyle polis ekipleri ateş açtı. Olayda otomobil sürücüsü Turan Özdemir hayatını kaybetti.

Cengiz Koç:Polis ekipleri 26 Ağustos 2008’de Bursa’nın Nilüfer İlçesi’nde, hırsızlık ihbarı üzerine bir apartmana baskın düzenledi. Apartmanda polis memuru R.K. tarafından, “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurulan Cengiz Koç (24) yaralı olarak kaldırıldığı hastanede yaşamını kaybetti.

Çağdaş Gemik:
27 Ekim 2008’de Antalya’da motosikletli polis memuru M.E., “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle motosikletiyle gezen Çağdaş Gemik’e (18) ateş etti. Gemik boynuna isabet eden kurşula yaşamını yitirirken M.E.’nin görevden uzaklaştırıldığı, hakkında adli ve idari soruşturma başlatıldığı ve tutuklandığı açıklandı.

M.A.:18 Mayıs 2008’de Aydın Askerlik Şubesi bahçesine girmek isteyen aklî dengesi bozuk M.A. (26) adlı kişi “dur” ihtarına uymayınca nöbetçi askerin açtığı ateş sonucu yaralandı.

Alişan Kuşan: 5 Temmuz 2008’de Van’da Sosyal Konutlarda polis ekiplerinin “dur” ihtarına uymayan çocukların üzerine ateş açması sonucu Alişan Kuşan (13) ağır yaralandı.

Nizamettin Özcan:26 Ağustos 2008 sabahı Van’da devriye görevi yapan polis ekipleri Nizamettin Özcan adlı kişinin kullandığı otomobile “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle ateş açılması sonucu, Özcan sırtından vurularak yaralandı.

Umut ?.:
10 Eylül 2008 sabahı Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı’na “ekmek almak için” giren 20 yaşındaki özürlü genç “dur” ihtarına uymadığı gerekçesiyle bacağından vuruldu. Adının Umut olduğunu söyleyen ve soyadı öğrenilemeyen gencin zekâ özürlü ve işitme engelli olduğu da saptandı.

A.Y.:9 Kasım 2008’de, Adana’da S.B. adlı polis memurunun motosikletini çaldığı öne sürülen A.Y. (14), “Dur” ihtarına uymayınca motosikletini arayan polis memurunun açtığı ateş sonucu sırtından ağır yaralanarak felç oldu.

Yasa ve uluslararası hukuk ne diyor?
Polisin dur ihtarını ve ateşli silah kullanma yetkisini düzenleyen PVSK’nin 16. maddesi şöyle:

A) Nefsini müdafaa etmek;

B) Başkasının ırz ve canına vuku bulan ve başka suretle men’i mümkün olmayan bir taarruzu savmak için;

C) Ağır cezayı müstelzim bir suçtan maznun olarak yakalanıp nezaret altında bulunan veya her hangi bir suçtan mahkum ve mevkuf olup da tutulması veya nakil ve sevki polise emir ve tevdi olunan şahısların kaçmaları veya bu maksatla polise taarruzları halinde yapılacak ihtarlara itaat edilmemiş ve kaçmaya ve taarruza mani olmak için başka çare bulunmamışsa;

D) Muhafazasına memur olduğu mevki veya elindeki silaha yahut kendisine verilmiş veya teslim edilmiş olan karakolhane ile şahıslara karşı vuku bulacak taarruzu başka suretle defe imkan olmamışsa;

E) Ağır cezayı müstelzim ve meşhut cürüm halinde bulunan suçlarda suçlunun saklı olduğu yerin arandığı sırada o yerden şüpheli bir şahıs çıkarak kaçtığı ve “dur” emrine kulak asmadığı görülerek başka suretle ele geçirilmesine imkan bulunmamışsa;

F) Ağır hapsi müstelzim bir suçtan dolayı maznun veya mahkum olup da zabıtaca aranmakta olan bir şahsın yakalanmasına teşebbüs edildiği sırada kaçar ve dur emrine de kulak asmayarak başka türlü ele geçirilmesi kabil olmazsa;

G) Vazife esnasında polise tecavüze veya karşı koymaya elverişli aletlerin ve silahların teslimi emredildiği halde emrin derhal yerine getirilmeyerek karşı gelinmesi veya teslim edilmiş silah ve aletlerin zorla tekrar alınmasına kalkışılmışsa;

H) Polisin vazifesini yapmasına yalnız veya toplu olarak fiili mukavemette bulunulmuş veya taarruzla mümanaat edilmişse;

İ) Devlet nüfuz ve icraatına silahlı olarak karşı gelinmişse.