Banker Kastelli: Sistemin kurbanı mı babası mı?

Güventürk Görgülü

Banker skandalı olarak bilinen ve 12 Eylül 1980’den sonra yaşanan Türkiye’nin ilk büyük çaplı “hortumculuk” olayının en önemli kahramanlarından ve aynı zamanda da mağdurlarından, Banker Kastelli adıyla tanınan Abidin Cevher Özden, Kadıköy’deki bürosunda intihar etti.

Özden’in intiharıyla sonuçlanan yaşam öyküsü Türkiye’nin son çeyrek yüzyılında yaşanan ekonomik çalkantılarla paralellik gösteriyor. Bu paralelliği ve Banker Kastelli adının neden bu kadar iyi bilindiğini anlamak için de çeyrek asır öncesine yaşananlara kısaca bir göz atmak gerekiyor…

1970’lerin sonlarında, ekonomik açıdan tarihin en ciddi açmazlarından birini yaşayan Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararlarıyla, ekonomide bir dizi serbestleşme kararı uygulamaya konuldu. Süleyman Demirel’in Başbakan, Turgut Özal’ın DPT Müsteşarı olduğu bu dönemde, “ekonomiyi serbestleştirme” iddiasıyla alınan kararlar, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra da sürdürüldü ve banka faizlerinin serbest bırakılması kararı alındı.

Faizlerin serbest bırakılmasıyla birlikte bankalar arasında başlayan faiz yarışı o güne kadar Türkiye mali sisteminde kullanılmayan bazı enstrümanların da devreye girmesine neden oldu. Bu mali araçlardan en fazla yaygınlaşanı “hamiline yazılı mevduat sertifikası”ydı. Bankaların “sırdaş hesap” adı altında ihraç ettikleri mevduat sertifikaları, bankalara belirli bir vade ile yatırılan paralar karşılığında, hesap sahibinin kimliğini gizli tutan, bankadaki mevduatın tutarını ve vadesini göstermek üzere verilen, hamiline yazılı bir belgeydi.

Doğru düzgün bir yasal çerçevesi bile bulunmayan mali sistem, bir anda serbest faiz ve mevduat sertifikası gibi o zamana kadar yabancı olduğu araçlarla tanışınca ortalıkt birbirine karıştı.

Devlet batar, Kastelli batmaz

Türkiye’de faaliyette bulunan 30 civarında banka, hamiline mevduat sertifikası ihrac ederken, bu sertifikalar bir anda sayıları binin üzerine çıkan bankerler tarafından pazarlanmaya başladı. İşte bu dönem, Abidin Cevher Özden’in “Banker Kastelli” olarak tüm Türkiye’nin hafızasına kazındığı dönem oldu. Enflasyonun yıllık yüzde 30’lar civarında seyrettiği bu dönemde irili ufaklı birçok banker gazetelere verdikleri ilanlarla “mevduata aylık yüzde 10” , “yüzde 15” faiz vermeyi vaat ediyor, tüm Türkiye yüksek faize hücum ediyordu.

1981 sonunda halktan toplanan para miktarının 150 milyar lira veya o dönemin kuruyla 1,5 milyar dolara ulaştığı hesaplanıyor. 1981 yılında Türkiye’nin gayri safi milli hasılasının toplam 8 trilyon lira civarında olduğu düşünülürse rakamın büyüklüğü daha da iyi anlaşılabilir. İşte halktan toplanan 150 milyar Türk Lirası’nın 100 milyar liralık bölümünün tek başına Banker Kastelli’ye yatırılması, o dönemde Kastelli’nin halkın gözündeki yerini çok iyi gösteriyor. Gazetelere verdiği tam sayfa ilanlar bir yandan, tek kanallı TRT’den bütün Türkiye’ye ulaşan İzzet Günay’lı, Cüneyt Arkın’lı, Fikret Hakan’lı “usta ah sen ne kurnazsın” diye başlayıp “kendime güvenli bir yol seçtim” diye biten şarkısıyla hafızalara kazınan reklam filmleriyle Banker Kastelli, neredeyse bir kahraman haline gelmişti. Halk arasındaki ünü “devlet batar Kastelli batmaz”a kadar çıkmıştı.

1981 yılında bankerlerin denetim altına alınması için yapılan yasal düzenleme de piyasadaki denetimsiz gidişe “dur” diyemedi. Ama elbette bu saadet zincirinin kopması çok uzun sürmedi.

Türk mucizesi

Dönemin ekonomi yönetimi, hal ve gidişten oldukça memnundu. Bülent Ulusu’nun başbakan, Turgut Özal’ın devlet bakanı ve başbakan yardımcısı, Kaya Erdem’in de maliye bakanı olduğu bu dönemde alınan kararlar sonucunda, enflasyon yüzde 30’a çekilmiş, yüzde 4,4 büyüme hızına ulaşılmış, sanayi ürünleri ihracatında yüzde 120 oranında artış sağlanmıştı. Merkez Bankası Başkanı Osman Şıklar aynı günlerde yaptığı bir açıklamada “Avrupa bizi kıskanır duruma geldi” diyordu. Euromoney Dergisi Turgut Özal’ı 1981 yılında Türkiye’de yılın adamı seçmiş, ekonomideki gelişmeleri “Türk mucizesi” diye okurlarına duyurmuştu.

1982 yılı, daha sonra da sık sık tekrarlanacak olan bu “mucizeler”in ilkinin sonunu getirdi. Sürekli yeni mevduat toplayarak oluşturulmuş, mevduatın faizini ödemeye dayanan bu sistem, mevduat toplama hızı düşmeye başlayınca bankerlerin tek tek batmasına neden oldu. Maliye Bakanı Kaya Erdem’in, 1981 sonbaharında bankerler ortadan kaybolmaya başlayınca, “Vatandaş üç-beş kuruş fazla kazanmak için kumar oynamıştır” açıklaması piyasadaki paniği daha da artırdı. Fakat halkın sonsuz güvenine mazhar olan Banker Kastelli hâlâ ayaktaydı. Ancak hükümet büyüyen risklere karşı mevduat sertifikası satışına ciddi sınırlamalar getirmişti ve 1982’nin ortalarına gelindiğinde Kastelli yalnızca Hisarbank ve İstanbul Bankası’nın sertifikalarını satabiliyordu.

18 Haziran 1982’de bankalar aldıkları ortak bir kararla artık “bankerler aracılığıyla mevduat sertifikası satışına son verdiklerini” duyurdular. Bu karar üzerine Cevher Özden 19 Haziran 1982 günü, uzun bir süre dönmemek üzere İsviçre’ye gitti. Kastelli’nin ardından Hisarbank ve İstanbul Bankası da battı, Özal ve Erdem 13 Temmuz’da hükümetten istifa etti.

Halkın milyarlarca lirasının adeta buharlaştığı bu dönem, “Banker Skandalının Perde Arkası” (Emin Çölaşan;1985) gibi kitaplara “Faize Hücum” (Zeki Ökten; 1982) gibi filmlere konu olurken Cevher Özden; nam-ı diğer Banker Kastelli’nin de Türk halkının hafızasında derin bir yer edinmesine yol açtı. Yıllar sonra Türkiye’ye dönen Kastelli, bir süre cezaevinde kaldı ve çıktıktan sonra bu kez inşaat projeleriyle gündeme geldi. İnşaat sektöründen de “batarak” çıkan Özden, kimine göre “ilk hortumcu” kimine göre de “sistemin kurbanı”ydı. Ancak öyle veya böyle, ilginç kişiliği, zaman zaman kamuoyundaki sert çıkışları ve batışlarıyla Türkiye’nin son çeyrek yüzyılında hep var oldu.